top of page

Tarihte Ankara Sempozyumu


Ankara Üniversitesi, bütün bölüm ve organlarıyla Ankara üzerine bir şeyler yapma, Ankara adına yakışır olma çabalarını özellikle bu dönemde de hızla sürdürmektedir. Üniversite’nin bu yılki açılış konuşmasında Rektör  Prof. Dr.Cemal TALUĞ’un dediği “ Üniversite kentin olmalıdır” söylemi hayata geçirilmektedir.

Ankara için yapılmış bir organizasyon, yine  Ankara Üniversitesinden gelmiş bulunmaktadır. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü Başkanlığı, Fakültenin kuruluşunun 75. yıldönümü nedeniyle “Tarihte Ankara” konulu uluslararası bir sempozyum düzenlemiştir.

Fakültenin Farabi ve Kaşgarlı Mahmut salonlarında 25-26 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen oturumlarda birbirinden ilginç Ankara konularını ihtiva eden  65 adet bildiri sunulmuş ve tartışılmıştır.

 Sempozyum kapsamında ayrıca Ankaralı Gezginler Grubu tarafından “Tarih Öncesi Dönemlerden Günümüze Ankara” temalı bir fotoğraf sergisi de düzenlenmiş olup, sergi  Ankara’da tema itibariyle gerçekleştirilmiş ilk sergi olma özelliği taşımıştır.

 MTA Doğa Tarihi  Müzesinde sergilenen fosiller ve AMM’de sergilenen Ankara Maymunu gibi kentimizdeki ilk yaşam belirtileri ile Güdül’deki kaya resimleri gibi pek bilinmeyen insan izlerinden başlayarak Frig, Galat vb uygarlıklardan günümüze ulaşan çeşitli tarihi objeler ve devamında Roma, Bizans, Seçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden günümüze gelebilen tarihi eserlerle birlikte günümüz Ankara’sından toplam 53 fotoğrafın yer aldığı sergi, Ankara’nın tüm evrelerini biraraya getirme başarısı göstermiştir.

Keza Ankaralı Gezginler Grubunun Başkanlığını yapan Timur ÖZKAN da, “ Seyyahnamelerde Ankara” konulu bildirisi ile zengin bir Ankara tarihini katılımcıların ve akademisyenlerin önüne sermiştir.

Sempozyumda sunulan bildirilerin ağırlığı Ankara Üniversitesi DTCF akademisyenleri arasında dağıtılmış iken, diğer Ankara kuruluşlu  Üniversitelerin akademisyenlerin de çok sayıda bildirileri dikkatle izlenmiştir.Bunların yanısıra Fırat, Dicle,Abant İzzet Baysal, Balıkesir, Ahi Evran,Pamukkale, Çanakkale 18 Mart, Çankırı- Karatekin,Cumhuriyet, Zonguldak, Mersin, Ege, Tunceli, Muğla, Yıldırım Beyazıt, Kırıkkale, Uşak,Gaziantep ve Nahçıvan üniversitelerinden akademisyenlerin bildileri de yer almıştır.

Bunun yanısıra Nallıhan Kaymakamlığı, Türk Tarih Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı, Kara Harp Okulu Komutanlığı ve Roma Sanat Müzesi adına da bildiriler de sunulmuştur. Örneğin Roma Sanat Müzesi Başkanı  Dr. Paola Ardizzola’nın “ Türkiyenin Yeni Başkentine Bruno TAUT’un  Mimari Katkısı”  olarak çevrilebilecek bildirisi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin mimarı olan TAUT’un  da o gün içinde anılması ve hatırlanmasına vesile olmuştur. Ki, o Bruno, Ankaranın bugünkü simgesi olan Anıtkabir başta olmak üzere bir çok yapı ve mimaride imzası bulunan bir mimar olarak Tarihteki Ankara’da yerini almış bulunmaktadır.

 Bunun yanısıra İngiltere Exeter Üniversitesinden Prof. Dr. Mitchell Stephen de “ Romalılar Zamanındaki Ankara’nın Habitatı Üzerine” olarak çevrilebilecek bir konuyla sempozyuma iştirak edip bildiri sunarken, İstanbul kuruluşlu Üniversitelerden yalnızca Mimar Sinan Üniversitesi akademisyenlerin iştirak edip, diğerlerinin ilgisiz kalmaları  manidar olarak değerlendirilmiştir. Söz konusu bu katılımın da, bahçesinde muazzam ve muhteşem bir Mimar Sinan heykeli bulunduran DTCF’nin ismine verildiği yorumları yapılmıştır.

Oysa, Sempozyumun Amacını  açılış konuşmalarında çok güzel anlatan Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yılmaz KURT’un ifadeleri, Ankara’nın yalnızca bir başkent değil aynı zamanda da bir kültür başkenti olduğunu ortaya açıklıkla koymaktadır:

 “Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin kuruluşunun 75. Yılı kutlamaları kapsamında Tarih Bölümü’nün 75 yıllık tarihini Türk tarihçiliği bağlamında değerlendirmek istedik. Ancak bunun sadece DTCF Tarih Bölümü’nü ilgilendiren bir etkinlik olması katılım sayısını kısıtlayacak ve istenilen faydayı sağlamayacaktı. Bu sebeple DTCF Tarih Bölümü’nün de bünyesinde 75 yaşına ulaştığı Başkent Ankara’mızı sempozyum konusu yapmak bize daha doğru geldi. Böylece içinde büyüdüğümüz, aşını -ekmeğini yediğimiz Güzel Ankara’mıza karşı vefa borcumuzu da bir nebze olsun ödemiş olacaktık. Her üniversite kendi bulunduğu şehri bir şekilde ilgi odağı yapmakta ve o şehre bir şeyler katmaya çalışmaktadır. 1935 yılının Ankara’sını ve DTCF’nin o günkü dev görüntüsünü bir hayal ediniz. Çorumdan, Eskişehir’den, Kars’tan Ankara’ya yeni gelmiş bir vatandaşımızın bu dev binanın önünden geçerken neler duymuş olabileceğini tahmin etmeye çalışınız. Hele bu dev binanın alınlığında kocaman harflerle “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR K. ATATÜRK” yazısının verdiği heyecanı hayal ediniz. Sokaktan geçen insanların DTCF’ye evine girermiş gibi serbestçe girişini ve halka açık dersleri nasıl ilgiyle izlediğini düşününüz. Tarihte Ankara Sempozyumunu işte bu duygu ve heyecan içerisinde düzenliyoruz”

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page