top of page

Ankara’da İlk Kar

Ankara nostaljileri yaratan bu eski yazılara tutkunluğum, yalnızca beni oyalayıp, sarmıyor. Biliyorum ve görüyorum ki bu yazılar, çok okurumuzu da heyecanlandırıp,  bir vesileyle hayatımıza karışmış Ankara’ya karşı,  geriye dönüp “ baba ocağı” hatırası ve izlenimi yaratabiliyor. Kuşkusuz, baba ocaklarımız farklı farklı olsa da,  bir zamanlar sılasında yaşadığımız Ankara, bize hep sıcak, şefkatli ve mağrur bir baba ocağı gibi davranmış ve üzerimizde bu hissi yaratmıştır.

Ah Ankara!

Üstelik bu eski yazılarda, bugünün Ankara’sında kaybolmuş, güzellikleri, değerleri, ritüelleri ve davranış kalıplarını bulmak, bazen onlara iç geçirmek mümkündür!   Hatta, şarap hikayelerini duyup, şaşırıp kalmak bile !  Hayret etmek!   H.C

***


“ Güzel ve modern Ankara’nın kışında ayrı bir zevk, ayrı bir hususiyet vardır. İlk kar ile bütün manzaralar değişir ve Ankaralılar bambaşka bir yaşama şartına tabi olurlar. Bu yazıda ilk kardan sonra Ankara’da göze çarpan manzaralar etrafıyla tetkik edilmektedir.

Bir ay evvel bir gezinti yerinde, birkaç Ankaralı, kışı arzulayan bir lisanla konuşuyorlardı:

“ …Galiba bu sene Ankara’ya kış gelmeyecek!” “ Şehirde bu sene kış görmeyeceğiz…” “ Ankara’nın kışı dağların arkasında kaldı…”

O günlerde açık ve lekesiz bir semanın altında Çiftlik, Etlik, Kayaş, Keçiören gibi sayfiye yerlerine giden Ankaralılar, birden bire Elmadağ’ın arkasında saklanan kışın insafsız sesini duydular. Sert ve üşütücü rüzgârlardan sonra Ankara Kalesi’nin üstünde koyu renkli bulutlar içtima etmeğe başladı.

Ve nihayet ilk kar yağdı.

Artık çarşıdaki vitrinlerin muhteviyatı değişmiştir. Bir ay evvel lüks mağazaların en mutena köşelerini işgal eden ipekli kumaşlar, ince bulüzler  yerine, kalın kazaklar, atkılar, şosonlar, Elmadağ’ı kayakçıları için de deri elbiseler ve çivili fotinler teşhir ediliyor.

İki gün evvel derece-i  hararet  sıfırın altında beşe kadar düştü. Ulus Meydanından Çankaya’ya kadar uzanan asfaltın üzerindeki akasya ve çam ağaçları, soluk ve cılız endamları ile dondurucu rüzgarlara göğüs germeye çalışıyorlar.

Daha yirmi beş gün evvel yemyeşil bir bahar manzarası arzeden Meclis Parkı, şimdi sarı ve ölü yapraklarla doludur!

Sararmış yapraklar.. Artık büyük mermer havuzların buz tutmuş suları zerinde cansız düşüyor. Böyle günlerde parkların çok garip ve hüzünlü bir hali var.

Ankara’da, yaz biter bitmez, çok kısa bir sonbahardan sonra hemen kış geliyor:

Soğuk rüzgarlar, yağmurlar ve nihayet kar..

Şehrin eski halini bilen aksakallı bir Ankaralı anlatıyordu:

“ Nerede o Ankara’nın eski kışları.. Hisar ciheti, Altındağ Mahallesi ve Samanpazarı günlerce yarım arşın kar altında kalırdı. Bazı günler şehirden istasyona gitmek mümkün olamazdı. Hele kazalara gidip gelmek büyük bir işti. Şimdi o kışların olmasına imkân yok. Çünkü şehir geniş miyasta bahçe, park ve ağaca kavuşmuştur. Ankara ormanlaştıkça kışların şiddeti gittikçe azalacaktır.”

**

İhtiyar Ankaralı ne derse desin,  Ankara’da kış şiddetlidir. Hisardaki evler, kurunuvusta şatoları gibi bembeyaz karlar arasından yeni Ankara’yı mağrur nazarlarla süzüyor. Gün battıktan sonra yer yer parıldayan Kale Mahallesinin ışıkları, Hisarın en yüksek zirvesine kadar, kat kat bir anfitiyatroyu andırıyor.

Bu mahallede bacaları mesut tüten kulübecikler ve tek katlı eski Ankara evleri var. Kış asıl hükmünü şehirden 60-70 metre yüksekte olan Altındağ ve Hisar mahallerinde yürütüyor!

Ekseriyetle halkı, işçi ve sanatkâr olan bu fakir semtlerde, kış günleri, ışıklar saat dokuzda sonra sönüyor.

Fakat bu saatlerde Yenişehir, Kavaklıdere, Maltepe gibi mahallelerde ışıklar yeni yeni parıldamağa başlamıştır. Bu semtlerde daha ziyade büyük memurlar ve hali vakti yerinde olanlar oturur.


Ankara’da, bilhassa kış günleri, sinemadan başka gidilecek bir yer olmadığı için bütün eğlenceler evlere inhisar etmiştir. Dışarıda lapa lapa kar yağarken, sıcak ve konforlu Yenişehir evlerinde tavla, tombala ve briç partileri yapılır.

****

Kanunuevvelden sonra, Ankara bütün bahçe, park ve bağları “yeşil” e tamamen veda ediyor! Artık çiçek ve yaprak sadece Bankalar Caddesindeki Ankara’nın tek çiçekçisinin elindedir..

Daha bir ay evvel cömert Akasya ağaçlarıyla bunaltıcı bir yeşilli içinde bulunan Çiftlik, bugün acı rüzgârların önüne kattığı sarı yaprakların hazin konserini dinliyor!

Cebeci sırtlarındaki ufak sevimli evlerin bahçeleri, güneş çıktığı halde karla örtülü. Belediye, birkaç gün evvel yağan karı, hemen o gece ve ertesi sabah temizlik amelesini seferber ederek şehri baştan başa kateden asfaltın üzerinden kaldırttı.

Ankara’da soğuk havalarda ve karlı günlerde herkes bilhassa bekârlar iki yere hücum ediyor: şaraphane ve sinema.

Akşamüstü işinden yorgun bir halde ayrılan işçi, memur ve san’atkar, şayet bekârsa, oturduğu evine yahut apartmanına gidip sobayı yakması ve istirahat etmesi uzun ve yorucu bir iştir. Bunun için en kolay ve rahat olanı derhal bir şaraphaneye gidip birkaç tane atmak ve ayni zamanda karın doyurmaktır.  Onun için saat yediden sonra şehirde bol bol Kavaklıdere Şarabı istihlak edilir.

Dondurucu soğuklar bastırdıktan sonra Ankara’da şarap bir nevi mahrukat makamında kullanılır ve şarapçılar, kömürcülerle rekabet halindedir.

Baki SÜHA—Yeni Mecmua  9 İkinci Kanun 1941

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page