top of page

Efemera Okumak: Çankırı Sulh Yargıcı Zeki Bayrakçı’nın Mektubu


Bu günkü efemeramız, bir mektup. Doğrusu hem bir mektup okuyacağız hem de o mektubun içinde saklı kalmış sırları, gizleri ve hikâyeleri.

Mektup 1949 yılına ait. Hatta 22 Temmuz tarihine.  Kayıtta yer almıyor ama günlerden de Cuma. Üstelik o gün ülkemizin ilk ampul fabrikasının temeli atıldı İstanbul’da. Ne mektubu yazanın haberi var bundan, ne de o mektubu bir kaç gün sonra alıp da okuyanın.

Birkaç gün diyorum ya şundan; mektup Çankırı’dan yazılıyor ve alıcısı da Balıkesir ‘de.

Niye mahkeme kararları ve ilamları okundukça yepyeni anlamlar ifade eder de, ilk okunduğunda pek bir şey anlaşılmaz, bilmem!

Bu mektup da öylesine bir mektup işte; yazanının, “ Çankırı Sulh Yargıcı Zeki Bayrakçı” oluşundan anlamalı. Aralarında tek bir virgül dahi kullanmaksızın, üç cümlelik 16 satırdan ve toplamda da 162 kelimelik bir yazı bu. Olaylar iç içe ve peşi peşine sıralanmış. İsimler de.

İlk isim mektubun muhatabı Atıf Bey. Lakin soyadı belirtilmediği için hakkında hiçbir bilgimiz yok. Gerçi mektubun yazılmasına esas teşkil eden kişiden “ amucanız”  diye bahsedilmiş olması, muhatabın soyadını da PAYLI olarak kabul etmemizi mümkün kılmaktadır. Acaba, muhatabımız Atıf PAYLI mıdır?

İkinci isim ise, mektubun yazılmasına neden teşkil eden, Asım SAMİ PAYLI’dır. Asım Sami Bey, muhatabın “amucası” olur iken, mektubu yazan şahsın da “ çok sevdiği hemşerisi” dir. Muhtemelen hukukçudur ve  bu konuda bir kitap yayımlamıştır.Mektubun asıl hikayesi de, bu kitabın hikayesidir biraz.

Üçüncü isim ise, ifade ettiğimiz gibi mektubu da yazan şahıs olan, Çankırı Sulh Yargıcı Zeki Bayrakçıdır.

Bir isim daha var, mektupta sözü edilen; Avukat Tevfik BAŞARAN. Ki, elimizdeki mektubun sınırları dışında haklarında ilave bilgi sahibi olabildiğimiz tek kişidir. Balıkesir Barosunun kurucularından ve Baro başkanlarındandır. O tarihte de Baro Başkanı olarak  da görev yapmaktadır.

Ne vardı, Kasım Sami PAYLI hakkında da, İBRADALI oluşunun dışında birkaç bilgiye daha ulaşabilseydik? Mümkün olmadı ne yazık ki!

Avukat mıydı? Hoca mıydı? Hâkim miydi? Bulamadık.

Her şey bir yana, o mektup dönemin sosyal ve ekonomik şartlarını gayet açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ne yazık ki, çok sevilen bir hemşerisi vefat ettiğinde dahi, şehir şartlarında yaşayıp,  görev yapan bir yargıcımızın haberi bile olamayabilmektedir.

Üstelik mektupta bahis olunan olayların hemen hemen tümü, çok kısa bir zaman dilinde gerçekleşmiş olmasına rağmen, birbirinden de bu derece kopuk olmaları hayret vericidir.

Dahası, Çankırı’dan gönderilen bir havale ve koli, aynı zaman diliminde vefat eden kişinin, vefatı bahane edilerek iade olunabilmekte, çok sevilen hemşerinin yeğeninden de habersiz olunabilmektedir.

Üstelik 1949’larda Balıkesir nice bir yerdir ki? Ya da Çankırı!


Geriye kalan hikâyeyi ise,  daktilo ile yazılmış, hitamına ise yine daktilo ile şerh düşülmüş mektubun kendisi anlatacaktır bize.

Çankırı 22 /7/ 949

Muhterem Atıf Bey,

12 / 7/ 1949 günlü mektubunu aldım. Çok sevdiğim merhum hemşerim ve amucanız Kasım Sami Paylı tarafından tertip edilen Kanunu Medeninin Ayni Haklara Dair Şufa kısmından meydan getirdiği kıymetli eserinden hemşeri olmak dolayısıyla  946 senesi içinde bildiklere satılmak üzere otuz adet kitap göndermiş ve kısa bir zamanda burada fazla avukat bulunmaması hasebiyle sekiz adedi satılarak masraf tenzil olunduktan sonra bakiye kalan yirmi iki adet kitapla sekiz adet kitabın bedeli merhumun adresine ve Balıkesir’e gönderilmişti. Birkaç gün sonra hem para ve hem de paket olarak gönderilen yirmi iki adet kitap iade ve gönderdiğim mektubun arakasına da Kasım Sami Paylı’nın vefat ettiği şerhiyle iade edildiğini görünce duyduğum azap ve izdırabın tesirinden bahsetmeyi zait görerek merhumun ruhuna ihda ettikten sonra aile efradının adresini bilmediğim için tekrar 19 Kasım 1946 tarihinde Balıkesir’de tanıdığım Avukat Tevfik Başaran’a aile efradına verilmek üzere Yirmi iki adet kitapla 17 Lira küsur kuruş tekrar gönderildiğini arz eder muma ileyhe ait burada bir şey kalmadığını beyan aile efradına ve zatı alilerine selam ve hürmetlerimin iblağiyle Bayramınızı teprik eder hürmetlerimi sunarım.

Çankırı Sulh Yargıcı

Zeki Bayrakçı

( İmza)

Yukarıda bahsedilen kitap ve paranın Avukat Tevfik Başaran’dan yoklanarak neticesinin bildirilmesini de rica ederim.

Şimdi hikâyeyi özetlersek; Kasım Sami Paylı, Balıkesir’de bir hukuk kitabı yayımlar. Dağıtımı ve satımı için hemşerisi ve yakını olan hukuk adamlarına belli miktarda 1946 yılında göndererek satımına yardımcı olmalarını ister. Çankırı Sulh Yargıcı Zeki Bayrakçı da bu kapsamda kendisine gönderilen 30 kitabın, 8 adedini satarak, geriye kalanları ve satıştan elde edilen parayı, muhtemelen kendisine gönderi yapan adrese gönderir.

Kısa bir süre içinde bu kitaplar ve para kendisine iade olunur. Hemşerisi olan kitap sahibinin vefat ettiğini de bu vesileyle öğrenir.

Bu kez de bu kitapları ve parayı Balıkesir’de avukatlık yapan bir tanıdığına göndererek ( ki bu şahıs aynı zamanda Baro başkanıdır), alıcı adrese teslim edilmesini rica eder. Ancak mektubun sonundaki ilave iki satırla da anlıyoruz ki, aynı zamanda Baro Başkanlığı da yapmakta olan Avukat Tevfik Başaran bu teslimatı aradan 3 yıl geçmesine rağmen bilinmeyen sebeplerle yapmaz veya yapamaz. Acaba niye?

Peki, şimdi siz de benim gibi kendinize soruyor musunuz? Atıf Bey, Yargıç Zeki Bayrakçı’ya yazdığı ve bu mektubunda ilk satırında bahsi geçen 12 /7/ 949 günlü mektubunu niçin yazmıştır? Mektup da nelerden bahsetmiştir?

O daha ilginç bir mektup değil midir?

Bu hikâyeyi tekâmüle erdirmek istersek, muhakkak o mektuba da ihtiyacımız vardır. O mektuba da kulak vermemiz gerekmektedir.

Son söz; hala içinizde soran var ise, “ o tebrik edilen bayram, ne bayramıydı” diye, 1949 yılının Ramazan Bayramı 27-29 Temmuz günlerine isabet etmektedir ki, bir hafta önceden kutlamak için yazılmıştır. Biline…

bottom of page