top of page

Ankara Belediyesi Asker Ailelerine Para Yardımı Kuponu


Koleksiyonumuza çok yeni katılan bir belge var bugünkü yazımızın gündeminde. O ufacık, küçücük belgenin peşine takılarak,  “bir efemera okumaya” çalıştık.Canlandırmaya, can katmaya, günümüze aktarmaya çabaladık. İşte o zaman  bir kez daha anladık, o küçücük, ufacık şeylerin, ne kadar büyük  ve ne kadar yüce olabildiklerini.

Elimizdeki belge, ” Ankara Belediyesi Asker Ailelerine Para Yardımı Kuponu” olarak adlandırılmış. İş öyle olunca, asker ailelerine yardımı araştırarak başladık yazımıza:

İlk maddesinde,” Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur” hükmü koyan ve bu mecburiyetin “20 yaşına girildiği Ocak ayında başladığını” ifade 1927 Tarih ve 1111 Sayılı Askerlik Kanunu, çeşitli tarihlerde günün şartlarına ve ihtiyaçlarına göre gözden geçirilmiş, yenilenmiş, gerekli diğer yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.

Bu düzenlemelerden birini de,  Hazarda ve Seferde Askere Gidenlerin Ailelerine 1111 Sayılı Askerlik Kanunu’nun 71, 72, 73’üncü Maddelerine Göre Yapılacak Yardım Hakkında Yönetmelik oluşturur.

Dönemin Bakanlar Kurulunca 1940 yılında imza altına alınan bu yönetmelikle, yardıma muhtaç asker aileleri hakkında, ilk kez bazı imkân ve ekonomik menfaatler gözetilerek kayt altına alınmış bulunmaktadır.

Yönetmeliğin Birinci Maddesiyle,  Askere gidenlerin ailelerine yardım edebilmenin şartları belirlenmiş ve belirlenen bu şartlara haiz asker ailelerine yardım edileceği ifade olunmuştur.

Bu şartlar, ilgili maddenin içinde şöyle sıralanmıştır:

  1. A) Bu aile efradından birisinin hazarda ve seferde 45 günden ziyade müddetle askere alınması,

  2. B) Yardım isteyenlerin bu askerin usul ve furuğ ve zevce ve erkek veya kız kardeşi olması,

  3. C) Bunların askerin evinde oturmakta bulunması,

  4. D) Askere giden tarafından bunların öteden beri yiyecek ve sair ihtiyaçlarının temin edilmekte olması,

  5. E) Rayici mahalliye göre idare ve ihtiyaçlarını temin edecek ve kendilerinin ve ne de askere gidenin servet ve gelirleri bulunmaması,

 Bu şartlara haiz olmayan asker ailelerine  hiçbir şekilde yardım yapılmayacağı açıkça belirtildikten sonra  diğer maddeler ile de uygulama üzerinde değerlendirmelerde bulunulmuştur : ” Askere gidenin birinci maddede yazılı şartları haiz efradı ailesine, askere gittikleri günden terhisleri tarihine kadar yardım yapılacağı”, “ Firarda ve izinsiz bulunan askerlerin ailelerine firarları veya izinsiz olarak kıt’asından ayrıldıkları tahakkuk ettiği tarihten sonra derdest edilip tekrar kıt’asına sevk olununcuya kadar yardım yapılmayacağı”, “ şartları haiz asker ailelerine yapılacak yardımların  yiyecek erzak, oturacak bina tedarikinden veya bunları temine medar olacak para tevziinden ve köylerde tarlalarını bağ ve bahçelerini imece ile sürüp ekmek ve harmanlarını kaldırmaktan ibaret olacağı” belirtilmektedir.

İlgili düzenleme söz konusu bu yardımı, “ asker ailelerine bunların bulundukları şehir, kasaba ve köy halkından askere alınmamış olanlara” bir sorumluluk olarak yüklerken asıl sorumluluğu ise belediyelere vermektedir.

Maddi yardımın kaynağı olarak görülmekten öte ayrıca, yardımların şehir ve kasabalarda Belediyeler aracılığıyla da tanzim ve idare edileceği açıkça  emredilmiştir. Belediyeler bu konuda bütçelerinde tahsisat ayırmaya mecbur edilirken aynı zamanda hususi muhasebelerce yapılacak teberruatı da toplamaya davet edilmektedir.

Yönetmeliğin 8’inci Maddesi, “ Şehir ve kasabalarda belediye veya belediye şubeleri bu yardım işini kendi bölgeleri dâhilinde bir kül olarak mütalea ve tanzim etmek için kendi memurları arasında birer yardım bürosu teşkil edebilirler. (Bunlar için ayrı masraf ve teşkilat yapılmaz.) “ diyerek Belediyelere yeni yükümlülükler yüklemektedir.

Belediye ve belediye şubeleri, “Bu suretle yardım talebinde bulunanların; Her birisinin isim ve soyadlarını ve yaşlarını ve askere gidene karabet derecelerini,  oturdukları mahalle ve sokak ve isim ve numarasını,  içlerinden askere gidenin ad ve soyadı ve yaşını, san’atını ve hangi askerlik şubesince celp ve sevk edildiğini,  gerek kendilerinin gerek askere gidenin gayri menkul mallarının cinsini miktar ve kıymetini ve senelik gelirlerini,  başkaca gelirleri olup olmadığını ve nevi ve miktarını,  ne gibi muavenet talebinde bulunduklarını, matbu beyannamelere yazdıracak ve zirini talep sahiplerine imza ettirecektir.”

Söz konusu Yönetmelik ile belediyelerin sorumlulukları ve işleri genişçe tarif edilmektedir:  “Encümence verilen karar üzerine yardım edileceklerin beyannameleri muhteviyatı hususi bir deftere kaydedilecek ve bu defterin her sayfasının biri belediye muhasibi ile belediye reisi veya belediye şube amiri tarafından imza olunacaktır. Bu defter, kuyudatı her ay yapılacak erzak vesaire tevziatı için tanzim olunacak bordrolara ve yapılacak zirai yardımlarına ve sükna tahsisine esas teşkil edecektir.”

Şehir ve Kasabalarda asker ailelerine yapılacak muavenetlerin nevi ve miktarları ve tatbik şekilleri  de tek tek sıralanarak tembihlenmektedir.

“ Muhtaç asker ailelerine mükellefler tarafından yapılacak ayni veya nakdi yardımlara istinaden iaşe ve ibateye veya ziraata aid olmak üzere muhtelif şekil ve suretle yardım yapılabilir,” denilerek:

“Belediye veya şube encümenleri ilk önce o şehir ve kasabanın hayat şartlarına göre büyük yaşta bir insanın bir aylık iaşesi için ne gibi ve ne mikdar erzaka ihtiyacı olduğunun tesbiti,

Her ay gayesinde gelecek ay ibtidasında tevzi olunacak bu erzakın rayice göre fiatlarınının tesbit eylenmesi,

 Fakir asker ailelerine sabun gibi yıkanacak odun ve kömür gibi ısınacak maddeler de mevsimine göre aynı usul tahtında verilmesi gerektiği,

iiabı halinde bunların meccanen hamama gönderilmesi zorunluluğu,

Muavenete muhtaç aileler kendi evleri olmayıp da öteden beri kirada oturmakta iseler bu gibilerin belediye veya belediye şubelerince münasip surette ibatelerinin temin olunması,

Şehir ve kasaba ahalisinden askere giden zürra ailesi tarafından tarla bağ ve bahçelerini sürüp ekemiyecek ve harmanlarını kaldıramıyacak bir halde oldukları beyanile yardım talep olunup da bu talebleri muhik görülür ise belediye veya belediye şubeleri yine o şehir ve kasaba dâhilindeki askere gitmemiş diğer zürra marifetile tarla, bağ ve bahçelerini mali halleri müsait ise ücret mukabilinde değil ise mahallin örf ve adetine tevfikan sürdürüp ekdirmesine ve harmanlarını kaldırılmasına münasip surette yardım edilmesi,

 Fabrika ve imalathanelerde çalışan amele ve devair ve müessesatta çalışan kapıcı, bekçi, odacı gibi eşhas askerliğe gidince bunlardan boş kalan yerlere iaşelerile mükellef bulunduğu akrabaları içinde ehil kimselerin alınması,” istenmektedir

Doğrusu bu bilgilere sahip olmadan elimizdeki, “ Ankara Belediyesi Asker Ailelerine Para Yardımı Kuponu”nun ne olduğunu anlamak pek mümkün olamazdı.

Küçüçük bir “kupon”, kart, kimlik elimizdeki. Hepsi 9×11 cm boyutlarında 2 yaprak.

Dış kapağın üstünde yazanlar sırasıyla şöyle:

Ankara Belediyesi Asker Ailelerine Para Yardımı Kuponu, Dosya No: 19600, Muhtaç Aile Reisi: Adı-Soyadı, Mesut Annesi Adviye Alpaslan.


İç kapak üzerinde yazanlar da bir öncekinden farksız:

Dosya No: 19600

Erin Adı- Soyadı: Mesut Alpaslan

Reşit olan muhtaçların Adı, Soyadı, Yakınlığı: Adviye Alpaslan.

Karşı sayfa da yazanlar ise:


Dosya No: 19600

Reşit Olanların Tatbik Mühürleri ve Fotoğrafı sütunları

Her bir sütunun altında önce bir mühür ve siyah-beyaz vesikalık bir kadın resmi. Mühür pek okunamıyor ama muhtemelen Adviye Hanıma ait ve ismini taşıyan harfler olmalı. Fotoğrafta görülenler ise  başı sıkıca örtülü, sert mizaçlı, ince  sivri yüzlü, 45 veya 50 yaşları civarında, muhtemelen esmer tenli, ancak açık renk gözlü bir kadına ait. Er Mesut Alpaslan’ın annesi.

Arka kapak üzerinde ise;

Büyük harflerle yazılmış DİKKAT diye. Altına da 3 madde sıra ile eklenmiş.

1-Her muhtaç aile reisi maaş almağa geldiğinde bu kuponu ibraz eylemeğe mecburdur.

2-Asker Ailelerine Yardım Bürosuna vaki müracaatla bu kuponla yapılacaktır.

3-Bu kuponun iyice muhafazası ve temiz tutulması şarttır.


Ayrıca da son satır üzerine yazılmış ve Belediye birimlerinin kendi aralarındaki işlerini takipte kullanılan bir kısaltma. (Örnek Hesap İş. 18)

Evet, bu kadar yazanlar. Ancak bizim bu yazanlarla yetinmeyeceğimiz aşikâr. Yazmayanları da bulup, okumaya devam edeceğiz.

İlki, bu kartın ( hadi onlar kupon demiş, biz de kupon demiş olalım) üzerinde herhangi bir yıl bilgisi bulunmayışını değerlendirmek olmalı. Bu kupon hangi yıla aittir, ya da kendisi hangi yılda basılmıştır bilinememektedir. Bir tahminde bulunmak için bize yardımcı olacak başkaca hiçbir işaret, bilgi de mevcut değildir. Tek edindiğimiz bilgi, asker ailelerine yardım edilmesini öngören yönetmeliğin 1940 yılında yayımlanmış olmasıdır. Bu tarih esas alındıktan sonra günümüzden 30-35 yıl öncesine kadar istediğiniz herhangi bir tarihi söyleyebilirsiniz. Öyle ya, Ankara Belediyesi 1984 yılında Büyükşehir Belediyesi hüviyetine kazanmıştı. Hiç  “ Büyük” olunur da, küçük yazılır mı sizce?

Bizim tahminimiz ise 1960’lı yıllardır. Peki, ama 1940’lı yıllar niye olmasın ki?

Niye olmaz söyleyelim: Arka kapak üzerinde yer alan “ DİKKAT” maddelerinin gereği midir bu, kupon öyle iyi muhafaza edilmiş ve temiz tutulmuş ki anlatamam. Sanki hiç kullanılmamış, sanki hiç  “para yardımı” alınmamış, sanki maaş almaya gidildiğinde hiç ibraz edilmemiş, hiç kullanılmaya mecbur kalınmamış gibi.

Belki yılların kendi eskimişliğine inat bunca sağlam kalmış!

Anlaşılan yeterince “Dikkat” gösterilmiş, eskimez olmasına!

Son sayfa hariç, diğer tüm sayfalarda yer bulan “ Dosya No: 19600” sayısı ise,  kuponun en büyük gizemlerinden birini saklamaktadır bizce. Nedir bu sayının hikmeti?

Aile reisi unvanıyla yardım kuponuna sahip olan Adviye Hanım, yardım alan insanlar arasındaki sıralamada, gerçekten 19.600’üncü kişi midir? Böyle mi okumalıyız?

Yoksa (19) bir kod adı olup, yardım kuponuna sahip olunan 600’üncü kişi mi?

Ya da o sayının ilk dört hanesi, yani “1960” sayısı, yılın tarihini de belirtip,   bunun üzerine her kupon sahibi için bir numara mı başlatılmıştır? Adviye Hanım da sıfır hanesiyle ilk kişi midir? Her ne kadar bugünkü mantığımıza göre bu son tahminimiz biraz olanaksız görülse de , “ yıl bilgisinin” gözetilmiş olma gayesinin güdüldüğüne inanmaktayım. İnanmak istemekteyim.


Adviye Hanım, Er Mesut Alpaslan’ın annesi. Kaşı, gözü yerinde güzel bir kadın aslında.  Güçlü bir kadın. Çalışkan ve titiz. Her ne kadar, zamanın fotoğrafçılarının klasik erdemi de olan, fotoğrafını çekeceği insanların üstüne başına el atması, laf ile karışması olsa bile, Adviye Hanımım o küçücük fotoğrafında bile kendi elinin maharetini görmek çok mümkün.

Gururlu; oğlu asker. Hem de onurlu, bu vatanın toprağında her dem uyumayan bir oğlu var. Ayakta ve dimdik.

Bilinmezlikleri ise bir sürü:

Niçin aile reisi hüviyetiyle bu karta hak kazanmıştır Adviye  Hanım? Kocası kimdir, necidir? Nerede niçin ölmüştür? Başka oğlu, kızı var mıdır Mesut’tan küçük? Ya da evini- yuvasını kurup gideni?  Hangi evde, kimin yanındadır?

Kim bilir neler neler yaşamıştır Adviye Hanım? Neler görmüştür, kim bilir? Hangi acılar, hangi dertler, hangi savaşlar! Hangi yokluklar, hangi özlemler!

Karamsarlıklar, karanlıklar.

Kim bilir nasıl büyütmüş, okutmuştur çocuklarını? Bilen var mı?

Ne yazık ki mührü okunamamaktadır kartın üzerinde. Bir ipucu da o olabilir miydi, okuma yazma bilip bilmediğine?

Oğluna yazdığı özlem dolu mektuplarını, o içli satırları kime yazdırırdı? Oğlum diye sarılır mıydı izine geldiğinde? En çok hangi yemeği yapardı ona?

Adviye Hanım, Anadolu’da milyonlarcası bulunan o analarımızdan biri yalnızca. Onlardan ete-kemiğe bürünmüş biri. Adı sanı bilinen, bir kart köşesinde küçücük de olsa fotoğrafı olan biri. Adına bir mührü olan biri.

Mesut Alpaslan’ın ise yalnızca ismi var bizde. Adviye Hanımın oğlu oluşu dışında başkaca bir şey bilmiyoruz hakkında. Yaşını dahi. Mesleğini, tahsilini,  şimdi nerede olduğunu bilmiyoruz. Nerede doğduğunu, nasıl doğduğunu! Evli midir, bekâr mıdır, çoluğu- çocuğu var mıdır? Ne zamandan beri askerdir hiç tahmin edemiyoruz. Kimleri sevmiş, kimlere sevilmiştir bilemiyoruz.

Ya bekleyenlerini!

Boylu mudur, poslu mudur diyemiyoruz! “O şimdi asker” bugünkü söylemle. Asker. Onu biliyoruz. Asker yolu bekliyoruz.

Bildiğimiz bir şey daha var geride; vatan borcu ödenirken yurdun kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerlerinde, kafası rahat, gönlü huzurludur. Sayesinde arkasındaki anacığı aç değildir, ilaçsız değildir. Çaresiz değildir.

Bir el uzanmıştır ona, o el kendi eli olmasa bile!

Sahiplenilmiştir.

bottom of page