top of page

Efemera Okumak:Ankara’da Bir Abdülkerim Vardı


 “Efemera okumak” deyince çok heyecanlandığımı ve bana başka bir haz verdiğini belirtmek isterim. Belki de bu”Efemera Okumak” söylemi yalnızca bana aittir. Belki de beni heyacanlandıran biraz da bunun bana ait olduğunu bilmemdir.

 Efemera okumak; hani pek sık olmasa da kullanageldiğimiz “fotoğrafı doğru okumak” sözüne bir atıfta bulunarak yakıştırılmış bir deyim . Aslında çok da anlam verici. Çok da  çekici.

 Bazılarına göre “uydur uydur yaz”. Bazılarına göre ise tarihi biraz konuşturmak, ona biraz hayat vermek. Ne yazık ki, hiçbir şey yapmamanın felsefesi olan “uydurmak” ile, geçmişe sahip çıkmanın felsefesi olan “tarihe hayat vermek”  yan yana gelebiliyor. Aynı şeyler asla değil elbette ama ardıardına sıralanabiliyor. Elbette tarihin şanssızlığı!

 Bugünkü konu, 5.2 x 9.2 santim boyutlarında bir karton. Genel anlamda bu boyutlardaki kartın adı ise malumunuz kartvizit’tir. Ne anlama geldiğini de bildiğimiz gibi, çok şükür ki,henüz sanal dünyanın yıkamadığı ikonlarımızdan biridir. Hani, kart cinsi, baskı biçimi, rengi, dokusu değiştilebilmiş ancak hala özüne dokunalamamıştır.Hala insanlarımız ceplerinde kartvizit taşırlar. Mendil kalmamıştır ama o hep var olmuştur. Evet, not defterimiz de  yoktur, ama kartvizitimiz hep vardır.

 İlk kartvizitim bana verildiğindeki heyacanımı hatırlarım. Adımı okuyunca ne hoş olmuştum yarabbim!

 Bugün okuyacağımız efemera bir kartvizit. Üstelik üzerinde topu topu 75 harf, 9 kelime yazılı bulunan küçücük bir kartvizit.

 Abdülkerim’in kartviziti bu. Abdülkerim, eğer bildiğimiz bir devlet memuru ise ve hevesi yüzünden başına iş açmayı düşünmeyen biri ise henüz soyadına sahip değil. Öyle ya; resmi kurumun bir personeli olarak, buna kim cüret edebilir?

 Soyadı yok Abdülkerim’in. Öyle ise 24 haziran 1934 yılı öncesi. Yani bu kartvizit, yaklaşık 77 yıllık.

 Tam 77 yıl öncesine gitmelisiniz; Cumhuriyet son hızla toplumu ve insanları bir milli ideal etrafında dönüştürmeye çalışıyor. Yeni yeni Bakanlıklar  kurulup, halkın hizmetlerinin kolaylaştırılmasına çalışılıyor. Yeni yeni kavramlar ile tanışılıyor, bu kavramlar bir kurumsal bünyede toplanmaya başlanıyor. Bu kurumsal yapılardan da, Cumhuriyetin sorunlarının tanınmasına ve çözüm yollarının aranmasına yardımcı olmaları isteniyor.

Adliye Vekaleti,Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşundan hemen sonra çıkartılan 3 Mayıs 1920 tarih ve 3 sayılı Millet Meclisi İcra Vekillerine Dair Kanun’un 1 inci maddesi kurulmuştur. Yani Cumhuriyet’in temeli, bu bakanlığın kuruluşu ile atılmıştır.

Elbette, bu Bakanlıktan beklenen çok görev vardır ki ilerleyen yıllarda kurum içi yeni kadroların kurulmasıyla, bir de İstatistik ve Neşriyat Müdiriyeti ihdas edilmiştir.

Tüm yurttaki adli vakalara, sicillere, olaylara, gelişmelere, atamalara,hukuk fakültelerinin durumuna ve gelişmelerine, açılan ve açılacak cezaevleri ve kapasitelerine kadar uzanan bir genişlikte istatistik veriler toplanmaya başlanmıştır.

Yetinilmemiş, bu istatistiki verilerden yola çıkılarak yeni yayınların hazırlanmasına, basılmasına ve dağıtılmasına karar verilmiş, kurulan bu Müdiriyetin çalışmalarına önem gösterilmiştir.

 İşte bu sırada, Abdülkerim ayrı bir önem daha kazanır.Önce yıllarca katip olarak değişik kurumlarda ve Bakanlıklar  bünyesinde hizmet veren Abdülkerim, eş dost aracılığıyla Adliye Vekaletine intisap eder.Aslında becerikli, hoşsohbet ve sosyal ilişkileri iyi gözeten bir insandır.Giyimi, kuşamıyla, davranış ve edindiği ilişkilerle mesleki arkadaşlarının yanında farklılık göstermektedir. Bu farklılıkları sayesindedir ki, kısa süre de mümeyyiz olmaya hak kazanır. Artık katip değildir; daha önce verilen yazıları en kısa sürede yazmak olan görevinden kurtulmuş, kendine daha bolca imkan tanıyan mümeyyiz rütbesine atlamıştır. Şimdi aynı işi yapan 4-5 arkadaşının oturduğu   odasında kendine gelen bu yazıları okumakta, gerekli düzeltmeleri işaretleyerek, yeniden yazılmalarını istemektedir.

Ancak, onun hedefi, küçük de olsa tek başına bir odada oturmak, kapısına da adını yazdırmaktır.Başmümeyyiz olmalıdır.

Böylelikle, hem boş vakti artacak, sosyal ilişkilerini arttıracak, maaşı yükselecek, kıdem ve kıymeti bilinecektir. Kimbilir kartvizit bile bastırabilecektir!

Çok değil, kısa bir süre sonra Başmümeyyiz Abdurrahman Efendi emekliliğini isteyecektir.Bütün Bakanlık duymuştur bu haberi. Elbette Abdülkerim’in de içi gitmektedir.Ne var ki mümeyyizliğe yeni başlamış Abdülkerim’in hiç bir şansı yoktur ki ! Önünde kaç kişi vardır, Başmümeyyiz olmayı bekleyen.

Ancak umut kesilmez.

Bir sabah erkenden işe gider. Bilir ki bugün, Başmümeyyiz Abdurrahman Efendi  kurumdan ayrılacak ilişiğini kesecektir. Dilekçesini gider  kendisi yazar ve teslim eder.

Üst kattaki hemşehrisi odacı Adil Efendi, odacısı olduğu Vekalet-i Mahsusa Müdüründen randevu  aldığını işaret etmiş, onu yanına çağırmıştır.Koşarak merdivenleri çıkar ve kısa bir süre sonra da geri gelir.

Keyiflidir.

Evet o haftanın sonunda da soluğu, Rüzgarlı Sokak’da alır.

Yine bir hemşehrisinin çalıştığı Matbaada kartvizitini bastırır.Hem süslü, hem özenli.Artık Ankara’da bir Abdülkerim vardır.

“Abdülkerim

Adliye Vekaleti İstatistik ve Neşriyat

Müdiriyeti Başmümeyyizi- Ankara”

bottom of page