Geçen gün satın aldığım bir çuval kitabın içinden çıkan bir deste gazete bugünkü işimiz. Çuvalın en alt kısımlarındaydı. Üstü de başka bir kâğıt ile sarılmış gibiydi. Belli ki sarılıp sarmalanmıştı. Önce hiç gözüme çarpmadı önemi, diğer kitapların çokluğundan olacak. “Sonra bakarım” denilenler sınıfındaydı anlayacağınız. Ancak çuval başka bir işe lazım olunca boşaltılmalıydı. Boşaltıldı tabii. İyi de bu gazeteler şimdi ne olacak?
Kitap gibi koyamazdık ya! Bir yer bulmalıydım. Daha doğrusu, bu tür kâğıtları ( efemeraları) koyduğum bavuldan yer açmalıydım. O niyetle elime aldığımda, çok şaşırdım doğrusu.
Bunlar 17 Mart 1961 tarihli Resimli Posta gazeteleriydi. Evet, 10 adet gazete ve hepsi aynı güne ait. Bir deste yani. Önce niye farklı günler değil, “Keşke devam eden 10 gün olsaydı” dedim kendi kendime. Öyle ya; bir bakış açısından o garip yılların 10 günlük de olsa bir muhasebesi yapılabilirdi.
Hafif de olsa kızdım biraz. Kendime mi, yoksa gazetenin geldiği eve mi? Kim bilir nasıl bir evden çıkmıştı bu gazeteler, 48 yıl sonra? Kim bilir nasıl bir ortamda saklandılar şimdiye değin? Kim aldı bu gazeteleri, kim sakladı? Peki, şimdi ne oldu da çıktı bu gazeteler?
Elbette her sorunun bir cevabı vardır kendi hikâyesi içinde. Benim cevabını aradığım soru ise daha farklı; niçin aynı güne ait 10 gazete alınıp saklanır? Bu gazete niçin 10 adet alınıp saklandı?
Cevabını hiçbir zaman bulamayacağım bu sorunun. Ama olsun, biraz yaklaşacağım hiç olmazsa. Yaklaşmalıyım. Yakalamalıyım.
Yıl 1961. Mart 17 Cuma. Resimli Posta Gazetesi.
Yeni Sanayi Çarşısı Demir Caddesi, Ankara adresinde yayınlanıp idare edilen gazete.Günlük Siyasi Akşam Gazetesi ibaresi var hemen künyesinin altında. Akşam Gazetesi! Bilmeyenlere, yaşamayanlara ufak bir not verelim hemen; çok ama çok yıllar öncesi, henüz daha biz sanal âlemi bilmez iken, akşamları gazeteler satılır idi ki, amaçları en taze haberleri okurlarına ulaştırabilmek. Ne kadar makbul idiler. Sabah satışa çıkan gazetelerin gün içindeki gelişmelerden dolayı haberleri bir nebze de olsa eskir, akşam gazeteleri ise yeni haberleri taşırlardı. Şimdi galiba yalnızca adları Akşam olan gazeteler var.
künyeyi okumaya devam ediyoruz; gazetenin fiyatı 25 Kuruş. O yılda ve devam eden 8 yıl içinde doların kurunun 9 Lira olduğu düşünülürse; bir doların 1/36sı oranında değer taşıdığı söylenebilir. Yani bugünkü hesapla; yaklaşık 50 Kuruş değerinde.
Gazete’nin sahipliğini Şahin AYMETE, Yazı İşleri Müdürlüğünü ise Hikmet SAİM yapmaktadır.
Yaklaşmalıyız.
Gazete toplam 8 sayfa. Arka sayfadan başlar isek de, 8’inci sayfa olduğu gibi ” Spor” haberlerine ayrılmış bulunmaktadır. Bu sayfanın ilk haberi ” Toto neticeleri” başlığıyla yer alıyor. ” Spor-Toto’da 27. haftanın ilk değerlendirmesi dün sona ermiştir” denilerek; 13-12-11 ve 10 bilenlerin alacağı ikramiye tutarları açıklanmaktadır. Buna göre 13’ü 51 kişi biliyor ve alacakları para tutarı, tam 9374 Lira! Bu gazetenin toplam 10 adet satın alınmasının en büyük sebebi bu olabilir mi? En büyük ikramiye Ankara’da mı?
Sayfanın üstünde sürmanşet yer bulan haber ise, “Şampiyonada İkinci Gün” başlıklı haber. Türkiye Basketbol Birinciliklerinde bu gece oynanan müsabakalardan bahsedilerek, Harpokulu’nun Modaspor’u yenerek şampiyonanın ilk sürprizinin gerçekleştiği ifade edilmektedir. Harpokulu ve Modaspor’un yanında şampiyonaya katılan diğer takımlar Galatasaray, Fenerbahçe, Altınordu ve D. Şafaka. Bu takımların ikinci maçlarından söz edilerek oyuncularının takımlarına kazandırdıkları sayıları isimleriyle belirtilmektedir. İlgili bir fotoğraf olmamasına karşın, şampiyonada oynamış bir oyuncu annesi almış olabilir mi bu kadar gazeteyi? Oğlunun başarılarını bugünlere belgelemek için?
Lig’de ise G. Saray, Beşiktaş maçı okurlarını beklemektedir. Sayfa aslında bu maç haberleriyle işlenmiş bulunmaktadır. Konuyla ilgili üç ayrı fotoğraf da bulunmaktadır. İlki Siyah- Beyazlıların genç oyuncusu Güven’in bir maçtan alınmış görüntüsü, diğeri Beşiktaş Takımının bir antrenman çalışması ve sonuncusu ise Galatasaray’ın kaptanı Turgay’ın çimlere serilmiş bir fotoğrafı. Resim altı yazıyı birlikte okuyalım: ” Turgay Galatasaray’ın dünkü idmanına katılmayan Kaptan, evvelki gece bir hanım arkadaşı ile Ankara’da eğlenmek ile meşguldü. Formunda olup olmaması, Pazar günü sahada belli olacak”
Acaba bunca gazeteyi Kaptan’ın eğlenmek için meşgul olduğu Ankaralı Hanım arkadaşı mı aldı?
Büyük yer tutan diğer haber ise, “BTGM Muavinliğine Seymener Getiriliyor” haberi. Habere göre, Beden Terbiyesi Umum Müdürü Muavini Sadık ÖZDEN’e senelik izin verildiği ifade olunarak yerine Talim Terbiye ve Tesisler Dairesi Müdürü Saim SEYMENER’in getirileceği belirtilmektedir.
Niye olmasın? Bir Ankaralının dışında kimin soyadı SEYMENER olabilir ki? Ankaralı seymenler müsaade eder mi sanıyorsunuz? Muhtemeldir ki bu gazeteler, seymen bir aileden çıkmış olmalıdır. Bu iddianın güçlü kılınmasında bir diğer sebep de haberin yanında yer alan bir fotoğraftır. Fotoğrafta iki kişi yer almaktadır. İkisi de ellerini önünde bulundukları masaya yerleştirmişler. Çok net olmayan bu fotoğrafın altında şu yazı bulunmaktadır: Beden Terbiyesi Genel Müdür Muavinliğine getirileceği söylenen Bekir Silahçılar’ın aile dostu Saim Seymener, Zatişleri Müdürü İsmail Erkan ile birlikte görülüyor.
Nasıl? Bu iddia tutar mı sizce?
Şahsımdan NOT: Bekir Silahçılar kim mi? Albay Emeklisi ve zamanın Gençlik ve Spor Genel Müdürü, haberiniz ola.
Peki, Toto Müdürü almış olamaz mı bunca gazeteyi, anı olarak saklamak için? Hatırlayın,bu sayfanın ilk haberi Toto neticeleri idi ya; sayfanı son haberi de Toto’dan geliyor. Haber yazısı olmayan ve yalnızca bir fotoğraf ve resim altı yazıdan oluşan bir bölüm var ki evlere şenlik. Kocaman bir fotoğraf, nerdeyse sayfanın en büyüğü. Koltuğunda oturan ve masasının yanında bulunan , gülerek poz vermiş bir insan.Resim altı yazıya bakalım. ” Toto Müdürü Fuat Okyay, müsbet çalışmaları ile temayüz etmekte ve basın ile sıkı bir işbirliği yapmaktadır”
Hayır hayır, bu gazeteler Fuat Okyay tarafından alınıp saklanmış olmalı, başka bir sebep olamaz. Hatta alınmış bile olamaz, gazete idaresi bir tomar gazeteyi Fuat beye göndermiştir, o da kalanını eve götürmüştür herhalde.
Yine de diğer sayfalara göz atmalıyız, acaba başka bir sebep olabilir mi bakmalıyız. Şimdi 7’inci sayfadayız. Bu sayfa hemen hemen ilanlara ayrılmış gibi. Hastanelerin, cezaevlerinin ve muhtelif belediyelerin alacağı gıda maddesiyle ilgili kapalı zarf usulüne davet ilanları yer almaktadır. Peki, bu ilanlar için de alınmış olabilir mi derseniz, elbet olabilir derim. Niye olmasın?
Altıncı sayfa da farklı değil. O da benzeri duyuruların yer aldığı ilanlarla dolu. Ancak, İzmir Çocuk Hastanesi Baştabipliği’nin ilanı niye bu kadar büyük kullanılmış anlamadım. Oysa içeriği diğer hastane ilanlarından pek farklı da değil.
Sayfanın bir kısmı da önceki sayfalarda başlayan haberlerin devam sütunlarına ayrılmış görülüyor.
Bu sayfadaki küçük bir ” Kayıp İlanı” ilgi çekiyor doğrusu. İlan şöyle:” Kömür Satış ve Tevzi Müessesesi Ankara Şubesince DSİ Merkez Atölyeleri Müdürlüğü adına tanzim edilen 46080,46081,46082,46083,46084,49034,49035,49036 ve 49037 No’lu faturalar kaybolmuş olup hükmü yoktur” denilmektedir.
Peki, bunlar gazetenin çok sayıda alınmasını gerektirebilir mi? Bu konuda yasal bir zorunluluk vardır da, onun için alınıp yedeklenmiş midir acaba? Doğrusu muhtemeldir. Mümkündür. Ancak bu bizim 5’inci sayfaya geçmemize engel değildir tabi ki.
Beşinci sayfadayız. Bu sayfa, gazetenin künyeli sayfalarından biri. Sanat ve Edebiyat sayfası adını taşıyor. Alt tarafta ise ” Ramazan Sohbeti” bölümü var ki, böylelikle Ramazan Ayı içinde olduğumuzu hatırlıyoruz. Sohbet içindeki imsakiyelerden de Ramazan’ın 29’uncu ve son gününde olduğumuzu ve yarının ise Bayram Günü olduğunu öğreniyoruz. Yan taraf “Fal”lara ayrılmış. Onun üstünde de “dikkatimizi ölçen resim hataları” var.
Ancak, sanat ve edebiyat bölümünde yer alan ve şiirleri yayınlanan 3 amatör şair, gazetenin alınması için başlı başına bir sebep olabilir. Sizin bir şiiriniz gazetede yayınlansa, Allah aşkına siz almaz mıydınız? Şairlerimiz, Metin Akbaş, Aşık Cevdet veya Çetin Taflıoğlu’nun evinden çıkmış olamaz mı bu gazeteler?
İnanıyorum ki asıl sebep odur. Niye ben saklamıyor muyum hala 1980’lerin bir gazetesini? Ufacık bir yazım var diye? Bence, en büyük ihtimal bu şairlerdir. Başkasını tartışmam bile. Şairin ruh halini bilirim malumunuz, pek kayda değer şair olamadık isek de.
Peki, İbrahim Balcı olabilir mi, bunca gazetenin alınmasına sebep? İbrahim Balcı kim diyorsunuz doğal olarak. Açıklayalım.
Eskişehir Kabiliyetli Çocukları Koruma Derneği, DTCF’de bir resim sergisi açmıştır. 5 Mart’tan beri sanat meraklılarına açık olan bu sergide, 3-20 yaş arasındaki kabiliyetli çocukların tanıtılmasına gayret edilmektedir. İşte bu sergiden bir fotoğrafın yer aldığı köşede şöyle denilmektedir.” Dil ve tarih-Coğrafya fakültesinde açılan (Kabiliyetli Çocuklar Resim Sergisi)nin topladığı ilgi devam etmektedir. Resimde sergiye katılan kabiliyetlerden biri görülüyor” denilmektedir. Fotoğraf da ise genç bir çocuk resmini yaşlıca fötr şapkalı bir adama göstermektedir. Adı da resminin üzerinde kocaman yer almaktadır; İbrahim Balcı. Çocuk o kadar yakışıklı duruyor ki! Üstelik resmiyle de gurur duyar gibi. Bence bundan daha iyi bir sebep olamaz. Mümkün değil artık. Bu gazeteler İbrahim Balcı tarafından veya ailesi tarafından alınıp saklanmıştır muhakkak. En büyük tercihim bu doğrusu.
En büyük tercihler yaratan beşinci sayfadan geçip, dördüncü sayfaya varıyoruz nihayet. Bu sayfa daha ilginç. Niye derseniz, her şeyden önce sayfanın çoğunu yazılarıyla kaplayan, sayfa başlığı: ” Burası Ankara Radyosu” başlığını hiçbir gazetede görmüş müydünüz? Erdem Karaismail’in hazırladığı bu sayfa bol resimli, bol aktüelli ve bol müzikli. Yazının başlığı ise biraz daha ilginç doğrusu. “Üç saatlik Bayram Programı’nın hazırlanışında hazır bulunduk” diyor. Anlatılmak istenen ise bugün duygularımızı kabartacak cinsten. Ankara Radyosu, yaklaşan Ramazan Bayramı için dinleyicilerine 3 saatlik özel bir ” Bayram Programı” hazırlamaktadır. Gazete de bu programın çekiminde bulunmuştur. Artık düşünün bu çekimler esnasında yaşananları ve hikâyelerini. Anladığımız o devrin yıldızı Neşe Can adlı şarkıcımız imiş. Tabii ki Gönül Yazar. Bol sayıda fotoğrafı süsleyenler arasında, Orhan Sezener ve arkadaşları da var. Bal Arıları da. Çoğunluğunu çocukların oluşturduğu seyirciler de. Hatta programı hazırlayanların resimleri içinde çok değerli hocam rahmetli Mahmut Tali ÖNGÖREN’i de görüyorum. Karşısında da gencecik haliyle Jülide Gülizar. Bir solist var ki ona ayrı bir ihtimam gösterildiği belli oluyor; Hüseyin Gökmen. Güzel bir fotoğrafına yer verilmiş, adı diğerlerine göre daha büyük puntolarla yazılmış. Acaba diyor insan, Hüseyin Gökmen yeni favori mi? Niye olmasın ki?
Sayfanın diğer sütunları, tefrika bir romana, bulmaca köşesine ve de Kıbrıs ile ilgili başka bir makaleye ayrıldığından, bu sayfanın tek favorisi gerçekten Hüseyin Gökmen gibi duruyor. Bir ihtimal de seyircilerin içinden biri belki. Ancak o kadar çok seyirci resmi var ki, bilmek mümkün değil.
Üçüncü sayfa.
Bu sayfa karışık haberler sayfası. Gerçi küçük bir yer kaplayan ” Duraklardan Röportajlar” diye ayrı bir bölüm var ise de, sütunlarda küçüklü büyüklü 15 adet haber yer almakta. Bunların 7 tanesi de Türkiye ile doğrudan ilgisi olmayan yabancı haberler. Kalanların içinde en önemli haberlerden ilki, ” Kardeşlik haftası bu akşam başlıyor” başlıklı haber. Haberin devamında aynen şöyle denmektedir. Dikkat buyurunuz.
” Siyasi faaliyetlerin başlamak üzere olduğu bugünlerde haris politikacıların Türk halkını yenibaştan birbirine düşürmesini önlemek maksadıyla memleket ölçüsünde bir kardeşlik haftası tertiplenmiş bulunmaktadır. Bayramın da zaten bu amaca uygun havasından faydalanılarak vatandaşlar radyolardaki konuşmalar ve havadan atılacak kâğıtlar üzerinde metinler ve dövizler gibi vasıtalardan faydalanılarak aydınlatılacaktır. Halkımızın sağduyusuna hitap edecek olan yayın hiçbir dar politik maksat gütmemekte, sadece Türk insanının kardeşlik duygusunu harekete getirmek için hazırlanmış bulunmaktadır. Kardeşlik haftası 17 Mart Cuma Günü akşam saat 19.30 da Türkiye radyo postalarında Devlet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel’in bir açış konuşmasıyla başlayacaktır.”
Umarım şaşırmadınız!
Bu sayfadaki diğer haber ise, bu gazetenin yalnızca bir kişi tarafından değil birçok kişi tarafından alınmasını gerektirecek türden. Haber büyük harfli başlıklarla verilmiş: 17 Yüksek Memur Emekliye Sevkedildi. Haberin içinde, iki tanesi de Müsteşar Muavini olan 17 yüksek dereceli memurun İçişleri Bakanlığından emekliye ayrıldıkları belirtilmektedir. Bakan Zeytinoğlu’nun idari tasarrufuyla emekliye ayrılan memurlar arasında Bakanlık Tetkik Kurulu başkanı Hayri Orhon, bakanlık Müsteşar Muavini Ali Rıza Ünal, bakanlık Müsteşar Muavini Fahri Tokmakçıoğlu, Bakanlık Tetkik Kurulu Üyesi ve Eski Bakanlık Müsteşarı Recai Türel, Tetkik Kurulu Üyesi Hulusi Tunabaş’ın da bulunduğu ifade olunmaktadır.
Başlığında toplam 17 kişiden bahsedilmekle birlikte içinde yalnızca beşinin adının zikredildiği haberde kalanlar kimler bilmiyoruz. Ancak bence bu gazete bir defasında 10 adet değil, bu 17 kişi tarafından 10’ar adet de alınmış olabilir pekâlâ. Ola ki birkaç gün sonra başka çuvalların içinden diğer nüshalarıyla karşılaşa biliriz.
Hiç biri mi almayacak sanki bu gazeteyi? Muhakkak ki bu 17 kişiden birinindir bu gazeteler. Yüzde yüz onlardan birinindir, inanın. Şimdilik en güçlü adaylar da bunlardır bence. Zamanı düşünüm lütfen! Gazete tarihini de hatırlayın! Öyle bakınca doğrusu daha da güç kazanıyor bu savım.
Gelelim ” Şehirden Haberler” künyesi taşıyan 2’inci sayfaya.
Sayfanın ilk iki sütunu, ” Kurucu Meclisten Dedikodular” başlıklı künyeye ayrılmış, Nimet ARZIK yazısı. Arzık’ın yazısının bitiminde ” Dış Politika” başlıklı başka bir köşe yazısı daha var; V. Ö imzalı. Ancak bu yazıda bize malzemem yok doğrusu. Diğer sayfa kenarı ise, “Öğle Sohbeti” künyesiyle yazar Şükrü Erdoğan ULU’ya ayrılmış bulunmaktadır. Bu yazıda da bize malzeme yoktur ancak ULU’nun yazısı Hasan Ali YÜCEL’e ayrılmış olmasıyla tarih itibariyle çok mühim bir görev üstlenmektedir. Bu bakımdan çok önemsedim doğrusu. Bir ara dönüp yeniden inceleyeceğim. Sayfanın en büyük kısmı ise “Bugün- Bu Gece Ankara’da” başlığıyla malum bildiğimiz o önemli telefonlar listesine ayrılmış durumda. Elbette radyo Programını da unutmayalım.
Şehirden Haberler başlığı altında yer alan kent haberleri doğrusu tam malzemelik ve tam sebeplik vallahi. Önce en büyük haberden başlamalı: İki genç ve güzel kızı kaçırmak istediler, başlıklı habere ne demeli? Devamını okuyalım: Biri Kızılcahamam’da diğeri Keskin’de vukubulan hadiselerde, zorba âşıklar suçüstü yakalandılar, deniyor.
Kızılcahamam’daki olayın faili İbrahim Özmen, mağduru ise P.P.’dir. Keskin’deki olay ise daha bir karışık; failleri Mehmet Kabalak, Hasan Kabalak ve Hayri Kabalak, mağduru ise F.K’dır. İlki bir aşk hikâyesi gibi duruyor, diğeri ise bir saldırı hikâyesi. Olsun ama failleri oldukça kalabalık. Bu Kabalak’lar neyi kanıtlamak istiyorlardı bilinmez ama gazete almayı düşünebilirler mi sizce? Pek benim gözüm tutmadı zaten.
Hani İbrahim Özmen bir ihtimal, herhalde çocuklarına yıllar sonra annelerini nasıl kaçırdığını anlatmak için saklamak istemiştir diyebiliriz. O da belki! Buradan bize pek iş çıkmayacak gibi. Geçelim.
Diğer haberlerden ilki ise evde oynarken yangın çıkaran 5 yaşındaki çocuk Hamdi Altıner’e ait. İkinci haber ise oğlunun kolunu kıran baba Cemal Öztaş’ın hikâyesi. Daha da ilginci var; bahçesine giren komşusu kadına av tüfeğiyle ateş açan Ali Büyük’e ne demeli? Bu isimler acaba gazete almışlar mıdır? Pek sanmıyorum. Niye derseniz başı dertte olanlar, kalkıp da gidip gazete almazlar o gün diye düşünüyorum. Onlar almamıştır. Böylesine 2-3 haber daha var gazetenin 2’inci sayfasındaki ” şehirden haberler” sütunlarında. Birbiriyle kavga eden 3 arkadaş kavgası ve Bulvar’da otomobil çarpan kadın haberleri gibi.
Bu sayfanın müsebbibi olacak yazılar, Nimet Arzık’ın sütunlarında bence. Arzık, o günkü köşesini toplam 6 konuya tahsis etmiş, ilkinde Nilüfer Gürsoy’a laf atmış. İkincisinde Yeni Türkiye Partisine giren tüccar Fettah Bey’e destek vermiş. Üçüncü yazısında ise İsmet İnönü’yü övmüş. Dördüncü yazı ise biraz incitici. “Bol bol yoğurt” ara başlıklı yazı aynen şöyle: ” Celal Bayar’ın Yassıada’da en bol yediği yoğurtmuş..Menderes, saçlarını artık limonla yatıştırmıyormuş. Sürgünlerin en metinlerinden biri, kim umardı? Sadık Giz imiş. Halbuki o ” hafif” gelirdi bize. ” Hafif” olan başkasıymış her bakımdan..”
Gördüğünüz gibi üslup son derece incitici ve alaycı.
Beşinci konusunu ise bir dedikoduya tahsisi etmiş Arzık.Atlı Spor Kulübü dedikodularına.Safa Kılıçoğlu’nun oğlu Acar Kılıçoğlu’nun at sefası yer almış sütunlarda.
Son bölüm ise aşkı uğruna çilelere katlanan isimsiz bir erkeğin biraz abartılmış hikâyesi.
Bunlardan ne çıkar derseniz; yeni türedi zenginler ailesinde yer alan Kılıçoğlu soy adlı baba ile oğlun namlarının yürüdüğünün tescili amacıyla gazete sütunlarının önem taşıdığıdır. Parasız reklâmın daniskası! Bu reklâm değerlendirilmez mi? Değil 10 tane 20 tane inan olsun yüzlerce alınmıştır o gün gazete, yüzlerce.
Diğer taraftan aynı günkü gazeteyi benzer sebeplerden 100 adet alıp dağıtacak bir kahraman daha vardır. Tüccar Fettah Bey! Mağazasının adı zikredilmemekle birlikte büyük bir mağaza sahibi diye lanse edilen Fettah Bey, üstelik yeni Türkiye Partisine girecek de, bu haber Fettah Beyi heyecanlandırmayacak! Mümkün mü? Has müşterilerine elden vermek, güçlü rakiplerine gözdağı vermek için almıştır alimallah yüzlerce. Niye almasın ki, zamanın en popüler yazarı üşenmemiş köşesine taşımış da, Fettah Bey bunun altında mı kalır! Hatta bir telefon trafiği bile olmuştur, akşam gazetesini satan çocukları bulmak için.
Fettah Bey almıştır kesin bunca gazeteyi, boşuna yorulmayalım. Evet, evet o almıştır. Bitmiştir bu iş.
Ve gazetenin vitrini ilk sayfaya geliyoruz. Bakalım kimler almıştır gazeteyi?
Kardeşlik Bayramının ilk anonsunun yer aldığı bu sayfada Cemal Gürsel’in bilindik bir resmi var. Ortamın nasıl diken üstünde olduğu çok aşikâr; Kemal Satır, Yeni Türkiye Partisi’ne sert cevap veriyor, İzmir’de Adalet Partisi’nin İl Başkan vekili ve aralarında Osman Kibar’ın da bulunduğu dört yöneticisi nezarete alınıyor. Hakkâri’de Emniyet Müdürü tevkif ediliyor ama ismi açıklanmıyor. Devam eden Yassıada Duruşmaları’nda Örfi İdare Komutanı Namık Argüç’ün üniversite öğrencilerine karşı “Hepinizi Kurşuna Dizdireceğim” dediği yazılıyor.
Gördüğünüz gibi isimler isimler. Yazılan yazılmayan isimler. Unvanlar, şahıslar, şahsiyetler.
Bu ne ki? Ağır olanı arkadan geliyor: İstanbul Örfi İdare Komutanlığı’nın 46 kişiyi nezarete aldığı yazılıyor. Tek tek isimleri yazılıyor. Tam 46 kişi. Suçları; “gizli toplantı yapmak ve sabotaja teşebbüs” Aman yarabbi! İstanbul Örfi İdare Kumandanı Cemal Tural imzalı bildiri de yer alan 46 ismin 4 tanesi kadın. Ayrıca ” Hamparsun” adının ne cins isim olduğu bilinmediğinden erkek var sayıldığı da belirtilmelidir.
Bu 46 kişinin bence 46 sebebi vardır gazetelerden onar beşer almak için. Muhakkak da alınmıştır. Bence bu gazeteler, daha sonra bu bildirilerden aklanarak çıkanlar için son derece geçerli bonservis yerine de geçmiştir. Benim elime geçen nüshalar ise, bonservis niyetine verilenlerden biri dahi olabilir. Artık başka bir sebep aramamalıyım değil mi? Her şey ortada, bunca insanın içinde buna ihtiyaç duymayan var mıdır?
Aslında yoktur da, sayfayı tamamlamak gerekir her halde!
Bazı fakir öğrencilere bayram münasebetiyle çeşitli yardımlar yapılmasını gösteren resme ne demeli? Kurtuluş İlk Okulu öğrencilerine yardım ediliyor, resimde 17 öğrenci yer alıyor. Arkalarında da 4 tane öğretmen.Hem de güzel ve net bir fotoğraf. Haydi, çocukları geçelim ama siz o öğretmenlerden biri olsanız almaz mıydınız gazeteyi? Alırdınız da, fazlaca almaz mıydınız? İşte onlar da almıştır zaten, başka kimi arayalım ki? Hem fakir öğrencilere yardım edilirken, hem bayram öncesi, hem de net ve açık fotoğraflar.Bayram ziyaretine gelen öğrencilerinize birer adet vermek için bile 50’şer 100’er alınır bunlar.Gazetenin ilk sayfası üstelik. Alınmıştır zaten.
Türkiye Milli Talebe Federasyonu ve Milli Türk Talebe Birliği’nin Kerkük’te cereyan eden son müessif hadiseleri protesto maksadıyla İstanbul’da yapacağı sessiz yürüyüş izninin Örfi İdare Kumandanlığından alındığına dair gazete haberinin bir önemi var mıdır? Vardır elbet! Yürüyüşün yapılacağı gün ve saatin daha sonra Kumandanlıkça öğrencilere bildirileceği bu protestonun Federasyon ve Birlik üyelerine bildirmenin daha kolay bir yolu var mıdır Allah aşkına! Al gazeteleri gönder adreslere. Ne var bundan kolay. Yılı düşününce her şey daha yerli yerine oturuyor. Yıl 1961 unutmayalım.
Peki, kapladığı yeri yalnızca bir fotoğraf ve onun altındaki iki satır yazı olan bir başka habere ne demeli. Polis Enstitüsü Orta Öğretim kısmını bitirenlere verilen diploma töreni fotoğrafı şimdiki haberimiz. Çok sayıda insanın girdiği bu fotoğrafta asıl görülen 4 tane yeni komiser muavinleridir. İsimleri yok ama resimleri var, olmaz mı? Almazlar mı? Hiç almaz olurlar mı? Hayata komiser muavini olarak devam edecek bu gençler, değil arkadaşlarına göstermek için, komşularına göstermek için bile alırlar. Bak bak! Diyebilmek için.
“Dil Tarih’te baraj kalktı” haberine ne demeli peki! Dil ve Tarih Coğrafya Fakülte Kurulu, öğrencilerinin yaptıkları boykot sonrası “yabancı dil imtihanı barajını” kaldırmış olmasının bir başka önemi var mıdır? Haber sevinçle karşılandığına göre, sevincin de bir göstergesi olmalı değil mi? Gazete alınmalı, sevinç paylaşılmalı. Sanırım öyle de olmuştur.
Geride kaldı iki haber daha; ilki Sosyalist Parti Ankara İl Teşkilatının kurulduğuna dair bir haber. Haberi aynen almak gerekiyor. Sosyalist Parti’nin Ankara İl İdare heyeti, bu sabah Şura Başkanı Bedrettin Örtensoy’un da katıldığı bir toplantıdan sonra kurulmuştur. Emekli Yarbay Mustafa Kemal Kızıltuğ’un başkanlığında teşkil edilen yeni idare heyeti şu zevattan teşekkül etmiştir: Fikri Tuğcu ( Em. Yrb), H. Hüseyin Bayraktar ( Tuhafiyeci), Aydoğan Karabey (Fabrikatör),Şakir Kuyrukçu ( Mühendis- Müteahhit), Ali Özmen ( Teknisyen), seyit Arsuna ( müzisyen), Nesip Örtensoy ( Kadın Berberi).
Alın bir sürü isim daha; üstelik kuruluş gibi önemli bir güne ait. Üstelik fakir zengin hepsinden insan var, almışlardır diye düşünüyorum. Muhakkak ki almışlardır. Belki tarihi bir vesika olsun diyerek, belki de diğer illerdeki arkadaş ve partililere mesaj göndermek için. Başka nasıl mesaj olabilirdi ki haberin aslından daha değerli. Sanırım o amaçla alınmış, bir çoğu postayla gönderilmiş, kalan bir kısmı da bana gelmiştir. Zaten bulunduğum bu sokaklarda sanki bu soy adlardan bir kaçını tanırmışım gibiyim. İnanın doğrudur dediğim, alsalar alsalar bu isimler almıştır gazeteyi başkası niye alsın. Bence ileriyi pek iyi göremeyen insanların ileriki yıllara bonservis olarak sakladıkları da olabilir bu gazeteler. Bak amcamın oğlu, bak teyzemin kızı diyebilmek adına. Bonservis tutmuş mudur bilinmez ama niyet tutmuştur. Resimli Posta adlı Ankara gazetesinin yıllar sonra aynı güne mahsus 10 adet nüshasının ortaya çıkmasının sebebi de bu niyet olmuştur.
Aradığımız bu değil mi zaten. Nerden çıktı bu gazeteler, kimden çıktı. Tam müsebbiplerini bulmuşken, okuduğum son haber şevkimi kırdı biraz. Sayfanın sağ alt ucu. Yani son yazılacak haber yeri.
Haberi aynen veriyorum:
5 HATTA DAHA Otobüsler Ulus’a kadar çıkacak.
Otobüs İdaresi, beş ayrı hat’ta çalışan otobüslerin daha yolcuları Baruthanede indirmeyerek Ulus’a kadar çıkarmalarını kararlaştırmıştır.
Yarından itibaren tatbik edilecek bu karara göre Emek Mahallesi, Kocatepe-Akay, Ayrancı, Anıttepe ve Maltepe otobüsleri, dönüşlerde, yolcuları Ulus meydanında indireceklerdir.
Bilindiği gibi, Çankaya, Küçükesat, Kavaklıdere ve Gazi Osman Paşa Mahallesi otobüsleri bir haftadan beri Ulus’a kadar çıkmaktadır. Kararlar, halk arasında memnuniyet uyandırmıştır.”
Haber bu kadar. Ancak muhteviyatı bayağı geniş ve rahat. Baksanıza artık Belediye Otobüsleri Ulus’a çıkacak. Baksanıza Baruthanede inilip, Ulus’a kadar yürünmeyecek. Baksanıza memnuniyete! Tabii Baruthane’nin neresi olduğunu bilmeyenler için, önemini anlatmak zor iş. Baruthane ismi bugün hala bir kavşak adı olarak Ankara’da kullanılır. Ne yazık ki insanlarımız pek bilmez bu adla burayı. Baruthane Kavşağı, Hergelen Meydanından Yeni Mahalle yönüne doğru giderken önünüze çıkan ilk meydan kavşağıdır. Yani bugünkü Stat Oteli’nden Ulus Zafer Abidesi’ne doğru döndüğünüz kavşak. Kıymetini anlayın. Hem bu tariflerin yapıldığına, hem de otobüslerin Ulus’a çıkmadaki kolaylığı.
İşte bu yüzden zaten gazete satın alındı. Bu muhteşem haber Ankara’nın Ayrancı’lılarını mutlu ve mesut etti. Bu haber yüzünden özel turlar bile düzenlenmiştir Ulus’a. Bu gazeteler de zaten Ayrancı’da ortaya çıkmadı mı 10’u birden.
İddia ediyorum, bu gazeteler yalnız ve yalnızca bu haber için satın alınmıştır. Çünkü sebepleri açık. Önce A. Ayrancı’da bir çuvaldan çıkmıştır. Sonra, Ayrancı halkı yaşlıdır, bu güzergâh değişikliği onlar için büyük önem taşımaktadır. Dahası var, zamanın idarecilerinin birçoğu Ayrancı’da ikamet etmektedir. Daha da var; Ayrancı da oturan herkes isterse bu gazeteyi hemen edinebilirdi. Ankara’nın Kızılay’ına Küçükesat semtinden sonra en yakın semt Ayrancı’dır.
İşte bu yüzden; akşam gazetesi Resimli Posta’nın 17 Mart 1961 tarihli nüshası, bir kişi tarafından çok miktarda alınmış ve saklanmıştır. Daha ötesi yok artık.
Faali bulunmuş suç yeri araştırma ekibi başı gibiyim. Buldum. Mutluyum. Yorum sizin.Ama bir itirafta bulunayım.
Kulağım kızardı, yanıyor. Biri ben anıyor. Sanki yaşlı bir teyzenin sesini duyar gibiyim.
” Oğlum, o gazeteleri ben alt katta oturan genç bir çocuk vardı ondan istedim. Bir gazetede çalışırmış, boya yapılacak eve lazım oldu da yere sermek için, o getirdi. Allah razı olsun pek işe yaradı. Demek ki onlar da gelenlerden kalanmış. Ama üstünü niye sarmışım bilemedim.”
Bu sese kulak vermeli miyim? Duymalı mıyım?
Ne bileyim!
Kommentarer