top of page

Ankaralı Koleksiyonerler ve “13 Ekim”


 Nasıl güzel bir uğraştır; yok olup tarihe gömülmek üzere olan bir şeyleri yeniden hayata döndürmek. Hatta son anda çöpten alıp, tarihin yüce kucağına oturtmak. Yok olmaktan kurtarmak.

 Nasıl bir görevdir bu; varını yoğunu kimseni dönüp bakmayacağı bir şeylere yatırıp, sonra da karşısına geçip bakmak. Okşamak, sevmek.

Nasıl bir tutkudur bu; çoğu insanın hiç zevk almayacağı bir şeylerden zevk almak. Farklı olmak.Farklı bir şeyler sevmek.

 Koleksiyonerler işte böylesine bir çabanın içindedirler hep. Sevdikleri ve sadık kaldıkları uğraşları adına bir şeyler yapma gayretindedirler. O uğraşlarının yanına bir benzerini koyma, daha eski dönemlisini , daha da eski dönemlisini bulma azmi ve şevki içindedirler.Çoğaltma, biriktirme, sahip çıkma sevdasındadırlar.

 Ankaralı koleksiyonerlerin, yurdumuzdaki ya da her yerdeki koleksiyonerlerden bu anlamda bir farkları yok elbette.

 Ancak koleksiyon konuları bakımından diğerleriyle , büyük farkları var.Bildiğiniz gibi, bazı illerimizin fotoğraflarını, kartlarını, kartvizitlerini, faturalarını, resimlerini, pullarını toplamak, koleksiyoncular için öncelikli bir mevzuudur. Bu illlerden ilki değilse bile ikincisi de Ankara’dır.Bir de şu vardır ki; İstanbul’a veya diğer şehirlere ait efemera veya resim koleksiyonunu herkes, her şehirde yapabilir. Ancak , Ankara koleksiyon çalışmalarını hep Ankaralılar yapar. Nadirdir başka kentli olup da Ankara üzerine bir şeyler toplayıp, biriktirenler. Varsa bile bunlar da ticari amaçlıdır.

 İşte bu sebeble olacak ki; Ankaradaki koleksiyonerlerin hemen hemen hepsi asıl koleksiyon konularının yanında, bir yandan da Ankara üzerine bir şeyler toplamış ve biriktirmiştir. Resimler, kartlar, kartvizitler, kitaplar, tapular, faturalar, senedler v.s. vs.

O kadar çok ve çeşitlidir ki konuları, şaşmamak, şaşırmamak elde değildir. Geçen gün bir koleksiyoner arkadaş da rastladığım “ Ankaralı Musevi İş Adamları ve Tüccarları           konulu kartvizit koleksiyonuna şaşırıp kaldım. Meğerse ne kadar çok zengin bir kültürümüz varmış.

 Hep duyar, okurduk; Ankara’da  Musevi Mahallesi varmış diye, ama onların hayatımızın bu kadar büyük bir parçası olabileceklerini bilmezdik. Börekçilik yapan da var, kumaş tüccarı olan da. Avukatlar, doktorlar. Ya terziler!

 Bu yönüyle Ankaralı koleksiyonerlerin çalışmalarını hep önemsemiş ve değerlendirmeye çalışmışımdır.Çünkü bu insanlar, bu işi adeta akademik bir iş disiplini altında gerçekleştirmeye çalışıyorlar, her gün yeni bir bilgiyi ve belgeyi, eski bilgi ve belgenin üstüne yerleştiriyorlar.

Ne varki bu çalışmaları ortak bir çabayla değerlendirme, sergileme işi gündeme geldiğinde her zamanki çekimserlikleriyle geri planda duruyorlar. Ankaralı olmanın hasletini üzerinden atamıyorlar.Ya da koleksiyondan çok, bu işin ticaretiyle uğraşan bir kaç kişinin esiri ve tutsağı oluyorlar.

İddia ve tahmin ediyorum ki binlerce değil, onbinlerce belge ve fotoğraf, koleksiyoner arkadaşlarımızın elinde bir gün, günyüzü görmeyi beklemektedir. İnanın bu bilgi ve belgelerde tarih sayfamıza  eklenecek nice yapraklar yer almaktadır.Nice bilinmeyenler saklanmaktadır.Nice güzellikler, görülmemektedir.Ya da kısa devre diye niteleyebileceğimiz bir dar çevrede bunlar paylaşılmakta, ancak kültürümüzü zenginleştirme , çeşitlendirme konusunda gerektiği şekilde değrlendirilememektedir.

Ne yazık ki bu varlığımızın, zenginliğimizin ve kültürümüzün ilgililer ve işin asıl sahibi olanlar tarafından da  farkında olunmadığı da bir gerçektir.Koleksiyonerleri arayan-soran ne bir bakan vardır, ne de bir başkan.Üstelik bütün Bakanlar Ankarada iken, “gelin bir görüşelim” diyen yoktur.

 Bakan’ın memurları ve Başkan’ın görevlileri tarafından zaman zaman aranan arkadaşlarımıza söylenen ise, “ son dakika” işidir. İşte bu yüzdendir ki; her 13 Ekim tarihi yaklaştığında Ankara’daki resmi kuruluşlar ve Belediyeler koleksiyonerlerin kapısını çalmaya başlarlar, ancak ya yeterince bilgili ve görgülü olmadıklarından ya da talep için geç bir tarihe kaldıklarından, koleksiyonerlerden de hep olumsuz cevap alırlar. O iş olacağı varsa da olmaz, olamaz.

 Ankara’nın Başkent oluşunun tarihidir 13 Ekim 1923. Ve bu yıl, Ankaranın başkent oluşunun 88. yılıdır.

 Uzaktan bir kez daha seyredeceğim Ankarayı; bakalım bu yıl neler yapılacak Ankara adına. Daha doğrusu, Ankaralı koleksiyonerlerin elinde bulunan bunca kaynak ve bilgi-belge, nasıl değerlendirilecektir. Kim kimi arayacaktır.Ne zaman arayacaktır. Niye arayacaktır.

 13 Ekim 2011 Perşembe Günü, aslında 88 adet sergi açmak yakışır Ankaraya. Ve de 88 adet kitap dağıtmak.

Korkum odur ki; 88 adet fotoğraftan oluşan bir sergi dahi açılamayacaktır.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page