top of page

Kırk Yıl Önceki Yılın Annesine, Anneler Günü Kutlaması


Çok yıllar önceydi. Tarihini hatırlamakta  bile güçlük çekmekteyim. Elimde bir kaç ipucu var ancak; İlköğretmen Okulunda öğrenciyim. Benden önce de  aynı okulda öğrenci olan ağabeyim ise artık okuldan ayrılmış ve Yüksek Öğretmen Okuluna devam etmek için Ankara’ya gitmiş.  Demek ki 1972-1973 yılları olsa gerek.

Babamızı yitireli de henüz iki-üç yıl olmuş.Ağabeyimin yerine sırayı  küçük kardeşim almış, beraberce aynı okula devam ediyoruz.

Belli ki Mayıs ayı. Türkiye’de  Hürriyet Gazetesinin  büyük gayretleriyle Anneler Gününün yeni yeni kutlanmaya başlandığı yıllar işte.

Ben bile ufacık bir çocuğum. Kardeşimi ise hiç sormayın! Hayata tutunduğumuz yerden devam ediyoruz. Okul, ev ve sokaklardaki oyunları peşi peşine sürüklediğimiz günler.

Yatılı öğrenci oluşum sebebiyle, anca akşam üstleri ders bitimi sonrasında yarım saat eve uğrayabiliyorum .Bir şeyler atıştırmak, alelacele atıştırarak da hemen okula koşmak için.

Elbette hafta sonlarında da evci olarak çıkıp, iki günü evde geçiriyorum.


Şimdi hatırlamadığım başka şeyler de var: O gün hafta sonu muydu, yoksa yine akşam ders çıkışı mıydı bilemedim. O saatte eve geldiğim de annemi halı tezgahında hem halı dokurken, hem de göz yaşlarını akıtırken gördüm.

Önce alışık  olduğumuz, bilindik göz yaşları  zannıyla,  sebebini bile sormadım. Hayatın acımasızlığı,  gelecek günlerin korkusu ağlatıyordu onu. Ancak bu ağlayış farklıydı ve  ayrıca tezgahın üzerinde de açılmış bir paket vardı.Yanında da bir tepsi.

O zaman farklı ağlayışın hükmü değişmişti.

Çünkü, Okulumdan 3 öğrenci (  benden büyük sınıflardan) çok az önce annemi ziyaret ederek elini öpüp, getirdikleri hediyeyi  vermişler.  Okul idaresinin kendisini ” Yılın Annesi” olarak seçtiklerini belirtip, Anneler Gününü kutlamışlar.Biz çocuklarına sahip çıkışı, yaşananlara göğüs gerişi,hayattaki mücadelesi sebebiyle kutlayıp, hep birlikte hüzünlenmişler.


O anda evde bulunmamış olmama, o zaman da hayıflanmıştım. Hala şimdi de hayıflandığım gibi. Üstelik öğleden önceki bir zaman birimi olmalı.Öyle ya, halı öğle vaktine kadar dokunmaz mıydı? Yoksa garibim, öğleden sonraları da mı dokurdu ki?

Üç tane çocuk, üçü de okul çağında, üçü de küçücük! Demek ki dokumuş, demek ki dokurmuş!

İşte o gün; nedenini bilmediğim bir sebeple ben de göz yaşı dökmüştüm. Her halde, ” Yılın Annesi” nin oğlu olmaktı beni ağlatan.Gururlandıran.

Yıllar yıllar geçti.


Unutmaya yüz tutmuş bu hatırayı niye hatırladım şimdi?

İşte yıllar sonra bugün; 7 Mayıs 2016, günlerden Cumartesi, yani nereden baksan 42-43 yıl sonra, yine bir Anneler Günü ziyareti canlandırdı her şeyi.


Demirci Belediye Başkanı ve eşi, Anneler Günü sebebiyle yaptıkları ziyaretler kapsamında, anamın da kapısını çalmışlar. Anamın elinden değilse birlikte bir kahve içmişler.  Hal hatır sormuşlar. Sohbet etmişler.

Henüz kırkına girmemişken, yılın annesi seçilmiş olan anamı,  bu kez seksenini geçmişken o hatıralarını canlandırmışlar.Üstelik yaşları şimdilerde  altmışlara uzanmış üç oğlu, yine evde yokken!

Anlamadım; anam bize 40 yılda bir oyun mu  oynuyor yoksa?

Başta anam olmak üzere, tüm anaların Anneler Gününü kutluyorum.

Değişik yazılarımda da kullandığım gibi, yine şair Muammer Hacıoğlu’nun  o müthiş dizelerini sıralıyorum:

SEN ÖLME ANA

Sen ölme ana

Sen bizim ekmeğimiz, aşımız

Sen ölme ana

Sen ölürsen biter savaşımız.

( Muammer Hacıoğlu,Beni Sokaklar Çağırıyor, 1972, sayfa 39)

http://www.demirci-bld.gov.tr/detaylar/1/haberler/6321/baskan_selcuk_ve_esi_guzide_selcuktan_anneler_gununde_anlamli_ziyaret.aspx

bottom of page