“Üzeyir Bayburt öğretmenimi hiç tanımıyorum. Hatta öğretmen olduğu hakkında da çok net bilgi yok elimde. Benim öngörüm o doğrultuda yalnızca. Pazarören Köy Enstitülü besbelli.
Yine sebebini bilmediğimiz nedenlerle, yolu, Hasanoğlan’a düşüyor: Yine belli ki, Köy Enstitüsüne. Birkaç gün kaldığı bu köyde, gezip –dolaşarak edindiği bilgilerle bir köy incelemesi, ortaya çıkartıyor. Üstelik yıl henüz 1944 ve yine henüz dört başı mamur hocalarımızın Hasanoğlan Köy İncelemeleri yazılmamış, yayımlanmamışken! Hatta henüz bu konulara hiç değinilmemişken!
Hasanoğlan Köyünü de bilmiyorum. Kısa süren eski Enstitü binası ziyaretimin dışında. Köy şimdi hangi noktadadır, ziraatı, kültürü, ekonomisi nedir bilemiyorum.
Bu yazı belki de, Hasanoğlan’ın bugününü de yansıtan bir bilginin yanında güzel olabilirdi. Aradaki 72 yıllık farkı da görerek. Enstitünün oraya kattığı değerleri de bilerek! Enstitü mezunu bir köylüsünü yadederek!
Üzeyir Bayburt’un bundan 72 yıl önce kaleme aldığı yazıyı paylaşıyorum. Bir Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı öncesi. Bayram hediyesi…”
Hasanoğlan Köyü
(Geçenlerde Hasanoğlan Köy Enstitüsünü ziyaret etmiştim. Bu fırsattan faydalanarak köyü kısaca tetkik ettim. Notlarımı yazdım.)
Tarihçe:
Bu köy Ankara’nın doğusunda, Elmadağ Nahiyesine bağlı İdris dağı eteklerine kurulmuştur. Köyün kuruluş tarihine ait elde bir vesika yoktur. İhtiyar bir adamın anlattığına göre: “ Onbirinci asrın sonlarında göçebe olarak yaşayan halk, nihayet kabile reisleri olan Hasan Ağanın etrafına toplayıp İdris dağı suyunun başına yerleştiler. Köyün ismi Hasan Ağa idi. Zamanlar geçtikçe yeni nesil “ Hasan Oğlan” demeye başladılar.
Bir rivayete göre de köyü, Hasan isimli meşhur bir adamın oğulları kurmuştur.
Umumi Durum:
Köyün şimali dağlık, güneyi ovadır. Köylüler bu arazide üzüm yetiştirirler, dağ yamaçlarında meşhur bağlar mevcuttur.
Ormanları olmadığı için odun ihtiyaçlarını, tezek, saman, saçkı ile temin ederler.
Evler hep bir planda yapılmış, yüksek ve üzerleri topraktır. Evlerin içerisi halı ile döşeli ve gayet temizdir.
Köy üç yüz hanedir. Nüfusu 1300’ü aşar. Halk iyi geçinir. Türkçe konuşurlar.
Ankara- Kayseri Demiryolu köyün 1,5 km güneyinden geçer. Buradaki durak köylüler için çok iyidir; mahsullerini şehre, pazara zorluk çekmeden trenle götürürler.
Nakil vasıtalarından kağnı bir tarafa bırakılmıştır. Hemen hepsi çift atlı araba kullanmaktadır.
İktisadi Durum:
Köyde pazar kurulmaz, bu ihtiyaç Ankara ile karşılanır. Fabrika yoktur, köy makineleşmemiştir.
Köyün içerisindeki dört tane dükkân halkın günlük ihtiyacını karşılar. Burada elbiselik kumaş ve ayakkabılar da bulunmaktadır.
Köyde fırın yoktur. Her ev ekmeğini kendi pişirir. Dükkânlarda ekmek satılmaz.
Buğday, arpa, çavdar ekilir, pamuk, pirinç ekilmez. Arazi, su olmadığı için susuzdur. Elde bulunan su ile yalnız bahçe ziraatı yapılır.
Öküz, inek, at çok görülür. Nakliyecilikle geçinenler çoktur. Koyunlar çok olduğu için yoğurt ve peynir yaparlar. Köyün hayvan adedini sayacak olur isek: 150 çift öküz, 200 inek, 30 çift at, 10 sürü koyun ( bir sürü 500- 1000 tanedir), 250 Ankara Tiftik keçisi olduğu görülür. Koyunların yününden çok güzel kazak ve fanila örerler. Yün ihtiyaçlarını gördükten sonra, diğerini satarlar.
Sosyal Durum:
Köyün adet ve ananeleri şimdiye kadar hiç kimse tarafından incelenmemiştir. Yapmış oldukları o düğünler ve şenlikler görülmeğe layıktır. En az düğün üç gün devam eder. Her günün şenlikleri ayrı ayrı özellikler taşır.
Kızlar, gelirler yeni elbiselerini giyer, boyunlarına altınlarını takarlar, neşeler içinde güzel günler geçirirler. Erkekler de yeni elbise ve ayakkabılarını giyerler. Aralarında oyunlar tertip ederler. Halat çekmek, orta oyunları oynamak başlıca zevkleridir.
Köyde spor namına bir şey yoktur, yukarıda söylediğim gibi, gençler birçok başka oyunlar oynarlar.
Güzel sanatlarla uğraşan yoktur. Başlıca çalgıları: Davul, zurna sazdır.
Sağlık Durumu:
Köyde en fazla sıtma hastalığı görülür. Bu yüzden birçok kimseler aylarca hasta yatar. Son zamanlarda alınan tedbirler neticesinde bu hastalığın önüne geçilmiş ve köyden uzaklaştırılmıştır.
İçilen su, dağ eteğinden çıkar ve çok iyidir.
Çamaşırlık yoktur. Köyün içerisinde bulunan çok sulu ve güzel çeşmede çamaşır yıkanır.
Mezarlık köyün haricinde iki kısımdır. Birisinin köye mesafesi 2 kilometre, diğeri 1 kilometredir.
Umumi helâ yoktur.
Kültür Durumu:
1928 den itibaren bu köyde beş sınıflı bir ilkokul mevcuttur. Halkın yüzde sekseni okuma-yazma bilir. Her sene öğretmen bu okulda çalışmaktadır. 1939’dan itibaren okur çocuk adedi fazlalaşmıştır. 1941’de açılan Köy Enstitüsü devamlı surette çalışmakta, köyü her bakımdan ilerletmektedir. Enstitü mezunu ve bu köyden yeni muallim olacak Hacı Karaca’ya köy ilerlemesinde başarılar dilerim.
Ziraat Durumu:
Buğday, arpa, çavdar çok ekilir.
Köyde meyve ağacı yoktur. Bu ihtiyaç yakın köylerden temin edilir.
Tarlalar senelerden beri sabanlarla sürülürdü, yakın zamanda pulluk köye girmiştir, her sene sayısı gittikçe artmaktadır.
Yazan: Üzeyir BAYBURT ( Pazarören Köy Enstitüsü)
Köye Doğru Dergisi, 15 Mart 1944, sayı 89, sayfa 7
Comments