Yaz tatilini birazcık da olsun kitap sevdamıza zemin hazırlamaya çevirmenin yolu, gezilen yerlerin bilinmiyenlerini aramaktı. Aradık da. Bu kez sıcaktan mı, yoksa bunalmaktan mı bilemiyorum, eski performansımızı gösteremedik. Yoksa kitaplar mı kalmadı? Eskisi gibi kitap çıkmıyor muydu? Sahaf diye bildiklerimizde bile, seni heyecanlandıran bir şey olamaz mı?
Ya Alaçatı esnafı! Bu işi bilmiyor mu? Mordoğan, Karaburun? Henüz sahaf ile tanışmamış, ya da bu işi yapmamış, yapamamış biri olabilir mi?
Ya o koca ve güzel Bodrum. Gezeninin yarısı yabancı insan olan Bodrum! Hiç mi o yabancılara hitap decek bir kitap, kağıt, efemera olmaz? O eski evlerden, binalardan, hanlardan bir eski bir şey çıkmaz!
Besbelli kalmamış. Besbelli bu iş para kazandırmaz. Besbelli bu işe para yatırılmaz.
Hiç bir zaman arzum olmamıştır, Bodrum’un o sıcak ve bunaltıcı havasında gidip de buna benzer bir şeyler satmak için uğraşmak. Elbette hikayeden bahsediyoruz. Ama sırf şu gelen yabancılara, bir şeyler satmak adına bu işi denemek isterdim. Ya da bu yabancılardan bir şeyler almak adına.
Valizlerinde olduğuna inandığım ülkelerine ait o eski kitaplardan birini, bırakıp gitmelerini sağlamak isterdim. Ya da çokca çıkan yabancı eser nitelikli kitap ve kağıtları kendilerine satmak, değiş tokuş yapmak.
Bilmem anlatabildim mi derdimi? Hala bu yerlerde eski kitaplar bulamamış olmanın hüznünü. İnsanların ilgisizliğini. Anlamsızlığını.
Evet eskisi gibi kitaplar çıkmıyor, çıkmıyor da; eskisi gibi ilgilenenlerin de olmaması, kaybın büyüğü değil mi?
Artık soran da yok. Ya da benim gibi sorup da, alınacak cevaba şaşan da çok.
Sahaf deyişimiziden, manavı söylediğimizi anlayıp, manavı tarif edenler, eski kitapçı deyişimizden de gazete-kağıt toplayanları ( hurdacıları) tarif ve teklif edenler.
Ne yapalım?
Comments