top of page

Demirci Tasarruf Türk Anonim Şirketi

Hiç kuşku yok ki, isimler yittikçe, kültür, birikim, tarih de alıp başını gidiyor. Geriye, çekilen denizden kalanlar kadar bir şey kalıyor; toz toprak.

Ne acı, bir dönemin kültürü, birikimi, tarihi olan bazı insanların şimdi hiç anılmamış, hatırlanmamış olmaları! Ne yazık ki anılmıyorlar, hatırlanmıyorlar.

Asıl acı olan ise,  bu kıyıma, bu boşvermişliğe, şekillendiğimiz, mayalandığımız o küçük mahallerin, tozuna çamuruna karışıp büyüdüğümüz o toprakların insanlarının uğramış olmasıdır.

Üstelik nesiller eskidikçe de,  değil anmak, hatırlamak; soy-sop bilmek bile mümkün olmayacaktır. Bu çok daha acı!

Hiçbirini tanımadım. Belki de hiç birini görmedim.  Küçük bir ihtimalle olabilir ki, en küçük torunlarıyla, okul arkadaşlığı ya da sokak arkadaşlığı yaşamışımdır.   O da belki!

Peki, siz  Demirci’nin Hacı Hasan Mahallesinden Hoca zade Ahmet Şükrü Bey’i tanır mısınız? Ya da İzmir’de Tütün İnhisarı İdaresi Dördüncü Şube Müdür Muavini Alaşehirli İbrahim Bey’i ? Sofular Mahallesinden Tacir Ali Ağa zade Emin Fahri Bey’i? Pazar Mahallesinden İzmirizade Mahmut Ekrem Bey’i ?

Peki, Sofular Mahallesinden Ayan zade Mustafa Naci Bey’i tanır mısınız? Ya da Kasımfakı Mahallesinden Ramazan zade Ali Natık Bey’i ?

Hacıbaba Mahallesinden Muallim Hüseyin Avni Bey’i de mi tanımazsınız?

Ya, Sofular Mahallesinden Tacir Ali Ağa zade İsmail Hakkı Bey’i? Pazar Mahallesinden İzmirizade  Tayyar Bey’i? Hacıbaba Mahallesinden  Müftü zade Ahmet Edip Bey’i tanıyan var mı? Yine aynı mahalleden Tahrirat Katibi Gedizli Halil İbrahim Bey’i?

Sucaattin Mahallesinden Abdi Bey zade Hafız İbrahim Bey’ i de tanıyan yoktur muhtemelen. Kasımfakı Mahallesinden Hacı Ali Efendi zade Mustafa Kazım Bey’ i de. Hatta Hacıbaba Mahallesinden Bilaçer zade Mustafa Şefik Bey’i de tanıyan çıkmayacaktır. Hacı Hasan Mahallesinden Hoca zade Ali Rıza Bey’i de.

Devam ediyor bitmedi; Sucaattin Mahallesinden Serdar zade Ali Rıza Bey’ tanıyan var mı pekala? Kasımfakı Mahallesinden Numan zade Ahmet Hamdi Bey’i?

Muhtemeldir ki; Sucaattin Mahallesinden Tığcı Hüseyin zade Ahmet Hamdi Bey’i de tanıyan yoktur, Sofular Mahallesinden Gümrükçü zade Hasan Bey’i de. Sucaattin  Mahallesinden Abdi Bey zade Nurettin Bey’i de.

Nasıl tanırsınız ki zaten?

Belki  birkaç adı hatırlayacaklar olacaktır. Belki bir kaçı akrabamdır diyecek. İşte o kadar. Ya da beni m gibi, bu isimlerden birinin en küçük torunlarının biriyle, okul veya sokak arkadaşlığı arayacaktır. Buldum da zaten yanılmıyorsam.

Bilaçer zade Mustafa Şefik Bey’in en küçük torunu kim ola?

Özünde bu insanların hiç biri hayatta değillerdir. Bu insanları artık bayramlarda ve seyranlarda  da yad etmez olduk . Kendi akrabaları dışında bu isimler, bizler için bir şey ifade etmiyor; çok yazık!


Oysa bu insanlar, Manisa’nın o küçücük ve geri kalmış, kırsala sıkışmış, yol geçmez, kervan uğramaz kasabası Demirci’nin bir dönem tarihini değiştirdiler. Deyim yerindeyse   “Tali-i makûsunu” yendiler. Işık açtılar, önder oldular. İlim, irfan verdiler. Kahramandılar.

İsimleri yazılı bu 20 kişi, aslında tarihi yazılmayan Demirci’ye milat oldular. Yetmedi tüm Cumhuriyet Türkiyesinin tarihine mal oldular bir şekilde.

Yıl  1931.

Yılın son günleri. Özellikle bu yaman ve sert kış mevsimi süresince defalarca bir araya gelen bu isimler, bu kez, 24 Aralık 1931 Perşembe Günü ( Cuma akşamı)  toplanarak “ fevkalade hey’et –i umumiyeyi” oluştururlar.  Hayırlı bir güne adım atmak için.

Heyet, aralarında daha önce oluşturdukları  Demirci Tasarruf Kooperatifi Şirketi’ni, Demirci Tasarruf Türk Anonim Şirketi’ne tahvil edip, Şirket Mukavelenamesini toplu halde kabul ederler.

Aynı toplantıda, İdare heyeti Reisliğine Edip Bey, Reis Vekilliğine Tayyar Bey, İdare Heyeti Azalığına Emin Bey ve Mustafa Şefik Bey, seçilirler.

Murakıplığını da Necip Efendi Damadı Hüseyin Avni Bey, Numan zade Halil Rıfat Bey ve Gedizli İbrahim Bey’ler üstlenir. Şirket Müdürü olarak da Ali Natık Bey “ikna” olunur.

Böylelikle, Unvanı, “ Demirci Tasarruf Türk Anonim Şirketi” olan, şirketin merkezi “ Demirci” olarak belirlenen, iştigal konularını ise; “ halı imal ve furuhtu”, “bilcümle muamelatı nakdiye”, “ bilcümle emtia alım ve satım muamelesi” ve ,”tesisat ve inşaat icrası ve ticareti” olarak belirlenen,  sermeyesi de  “ her biri ( on Türk) lirası kıymetinde ( 5.000) hisseye münkasım ( 50.000) Türk Lirasından ibaret” bir şirket kurulur.

Kanuni işlemler gereği ancak 26 Haziran 1933 tarihinde  “teşekkülü tasdik olunan” Şirket, yalnızca küçücük ve “kimsesiz” Demirci’nin değil, aslında tüm Anadolu’nun umut bağı olmuştur. Anadolu insanının kooperatifler yoluyla bir araya gelip, küçük varlıklarını değerlendirmenin, güç birliği yapmanın en güzel örneğini oluşturmuştur.

Şakir  Kesebir Raporunda   bahsolunan  “ Anadolu halkının  ekonomik iradeleri ve teşekkülleri” lafzına en iyi numunedir, Demirci Tasarruf Türk Anonim Şirketi. Anadolu’da öncüdür. Cumhuriyetin ilk yıllarında, ekonomiyi, endüstriyi canlandırmak adına, özel sektörün ve devlet yatırımlarının yanı sıra, üçüncü yatırımcı güç olarak ortaya çıkan bir modeldir. O modelin en güzel örneğidir.

Bakmayın siz, Demirci’nin ana caddesi, çarşı caddesi üzerinde, yıllardır kapısını ve kepenklerini kapatmış ve günden güne eriyip giden o eski binanın bugünkü kimsesizliğine. Yıllar öncesi boyuma yüksek gelen o pencerelerinden içeriye defalarca bakmışlığım, orada  “hayat” görmüşlüğüm çok vardır. Kocaman kocaman makinalarla ilk tanışıklığım.  Bir nizam içinde çalışan makinelere insanların koşturuşunu ve onların işe bağlılıklarına ilk hayranlığım. Tanıdıklarımı göz ucumla arayışım, buluşum ve sevincim.

Demirci’nin pırıltısıdır bu.

İşte bugün hatırlamadığımız, yad etmediğimiz o isimler,  ülkemize yepyeni bir model sunan ve bunun değerlerini ekonomiye katarak, küçücük bir kasabanın önünü açan,  o “öncü ve kahraman” insanlardır.

Hepsini saygıyla, minnetle anıyorum. Demirci’yi,  “Demirci” yapan o kahramanlara şükranlarımı sunuyorum.

bottom of page