top of page

Demirci Akıncıları

Bu kez Yeni İstanbul Gazetesinin bir yayını ile karşı karşıyayız. Yeni İstanbul Gazetesi’nin Kültür Yayınları arasında yayımlanmış bir kitap ile. Serinin 8’inci kitabı ve 1970 yılında, Yeni İstanbul Gazetesi Matbaasında basılmış, adı : Demirci Akıncıları.

1949 yılından itibaren yayım hayatına İstanbul’da başlayan Yeni İstanbul Gazetesi, okur sayısını arttırmak için değişik aktiviteler içinde olmuş ve bu amaçla Kültür Yayınlarını başlatmıştır. Bu seride yer alan 10 kitap yayımlamıştır.

Söz konusu yayımlar arasında yer alan “Demirci Akıncıları” adlı kitabı,  14 x 19,5 cm boyutunda ve 128 sayfadan oluşmaktadır. Kapakta Mustafa Kemal ile İbrahim Etem beyin yanyana fotoğraflarının olması da ayrı bir ilginç özelliktir.

İç kapakta,  “İstiklal Harbinde Demirci Akıncıları” başlığını almış ve bu başlık altında “ İstiklal Harbinde Demirci Kaymakamı İbrahim Etem’in Geniş Hatıratından Derlenmiştir” ibaresine yer verilmiştir.

Daha önce tanıtımını yaptığımız, Kurmay Albay Baki Vandemir’in yazdığı,  “ İstiklal Harbinde Demirci Akıncıları ( Gerilla) “ adlı kitaptan, öz olarak değil ama, şekil olarak  çok farklı bir kitap ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmeliyiz. Özünde, bu kitapta da İbrahim Etem Beyin hatıratlarının değişik kıstaslarla değerlendirilmesi söz konusudur. Ancak bu kitabın, bir gazete yayını olması sebebiyle daha yüzeysel ve daha basit bir tarzda hazırlandığı aşikârdır.

Ancak asıl kitap olan ve ilk olarak arak 1978 yılında Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu yayınları arasında yayımlanan, ikinci baskısı 1989 yılında keza 3’üncü ve son baskısını da 2009 yılında yapmış, sayfaları da  değişmekle beraber, 460- 480 sayfa arasında olan baskılardan  önceliği nedir?

Niçin İbrahim Etem beyin hatıratları daha önce “aslı” yayımlanmadan, basılıp yayımlanmış olsun? Üstelik bir gazetenin üstlendiği yayın olarak!

1970 yılının hangi siyasi ve askeri şartları, hatıratların asıl sahibi olan insanların henüz yayımlamadıkları bir kitabın, 1936 yılının şartlarıyla  “özet” olarak yayımlanmış bir nüshasından iktibaslar yaparak yeniden yayımlanmasını sağlatmıştır? Bilinmez.

İbrahim Etem Beyin hatıratlarına sahip olan insanlar bu girişime nasıl sessiz kalmışlardır ( kalmışlar mıdır) bilinmez.

Tüm önyargılarımızı bir kenara bırakıp kitabı incelemeye geldiğimizde, karşılaştığımız manzara, Mareşal Fevzi Çakmak tarafından  “ özet “ olarak yayımlatılan 1936 baskı kitabın yeni bir “ özet versiyonu” olduğudur.

Üstelik bu versiyonun hazırlanmasında yararlanılan “ biricik” kaynağın belirtilmemiş olması, genel basın ahlak ilkelerine uyulmadığının da tespitidir.

Ancak ne var ki,  birebir aynı cümleler ve telaffuzlarla karşılaşmak, asla  Etem Bey hatıratlarının mukaddesliğine  halel getirmemektedir.

Kitabın “ Önsöz” ü, Genel Kurmay Başkanlığınca 1936 yılında İstiklal Harbinde Demirci Akıncıları ( Gerilla) adıyla basılan kitabın “ Son Söz”ünün aynısıdır. Son söz, burada Önsöz olmuştur.

“Bir buçuk yıl düşman içinde yoksul ve her taraftan çevrili kaldılar. Yalçın dağlar ve ormanlarda yalnız kendi güçlerine dayandılar, saldırdılar. Devam üzere hareket halinde olarak düşmanla 60 defa çarpıştılar. Düşmana 787 ölü, 151 yaralı insan,137 hayvan,2 hafifmakinalı tüfek, bir top,191 tüfek,190 esir bıraktırdılar. Birçok telefon, telgraf ve pota muvasalalarını kestiler. Eşya, mühimmat, erzak mevaşi gibi ganimetler de caba!.. Birçok köyleri yağmadan, yakılmaktan kurtardılar. Bulundukları geniş mıntıkada Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti namına kurdukları idare makinasıyla, akıncılar türesiyle halk üzerinde Yunanlılara hâkim bir Türk varlığını gösterdiler. Asayişi korudular. Şakiliğin kökünü kuruttular. Bir buçuk yıl yılmadılar, yıldırdılar. Yurdun kurtuluşuyla bütün acılarını dindirdiler. Bu boğuşmada kendileri 21 şehid, 2 esir,22 yaralı insan, 45 hayvan verdiler. Fakat bu zararlara binlerce karşı koyan yüce milletlerine ünlü ve temiz bir tarih bıraktılar. ”

Bu sözleri duymak, bir kez daha okumak, bizlere; o yıllarda  verilen mücadelenin çetinliğini, kahramanların yiğitliğini sergilemesine fırsat vermenin onurunu yaşatıyor. Bu tür hatıratların, tarihe yeni bir milad koyduğu da ortadır.

İşte onlardan biri daha:

“ Düşman esasen 1-2 Eylül gecesi Demirciyi boşaltıp kuvvetlerini Elvanlara götürmüştü. Bu civara gönderilmiş olan Halit Efe akıncıları kasabaya girmiş bulunuyordu. 5 Eylülde Bay Etem’in maiyetiyle beraber kasabaya geleceğini duyan halk, Demirci’nin 3 kilometre kuzeyindeki Akdere Köyüne karşıcı çıkmışlardı. Sabah sabah saat 5’de Geçer Köyünden hareket eden Bay Etem ve maiyeti Simavçayı güneyinde Yeniköy’de istirahetle yemek yedikten sonra saat 13’te Akdere Köyüne varmışlar ve büyük bir alayla yollara dökülen bütün halk, çoluk çocuk yığınlarıyla birlikte Demirci’ye girmişlerdi.

Bay Etem; her şeyden evvel hükmet konağına geldi ve odasına oturdu.

Bu arada iki ihtiyar kadın odaya girdi. Kaymakam masasının yanında gelenlerle görüşüyordu. Kadınlar bakındılar; Yok!.. diyerek çıktılar: Bunlar çağrıldı!.

-Ne istersiniz?

-Kaymakam beyi isteriz!.

Kaymakam bey, tanınacak halde değildi. Saç sakal birbirine karışmış, kılık kıyafet tam bir Türk Akıncısı haline girmişti.

-Benim.

-Antlıyız, yüzümüzü gözümüzü ayaklarınıza süreceğiz; dediler. Hem hıçkırıyorlar hem de Bay Etem’in çizmelerine yüz ve gözlerini sürmeğe zorluyorlardı.

İşte bunlar düşmandan hakaret görmüş Türk Anaları. Türk kadınları; Türk hâkim erlerinin varlığına hasret idiler. Hasretlerine kavuştular. Onun için yüzlerini, gözlerini onların ayaklarına sürüyorlardı. Onlar düşman çizmeleri altında ezilmeğe dayanamamışlardı. Onun için kendi oğullarının çizmelerine yüzlerini, gözlerini sürüyorlardı.”


Yeni İstanbul Gazetesi Kültür Yayınları tarafından 1970 yılında yayımlanan ve benim elimde bulunan nüshanın, benim için diğer ilgi çeken hususu ise, bazı sayfalarında yer alan, matbu İbrahim Etem’e ait telgraf metinlerinin  altı sonradan tükenmez kalem ile imzalanmış olmalarıdır. Ve de imzaların yanında da “16.3.1970” tarihinin bulunmasıdır. Bu tarihin ve imzanın izini sürmek şahsım için hayati bir konu gibi gözükmektedir, ancak sonuç alınır mı, bilmiyorum.

Velhasıl, Demirci sosyal tarihine bir not daha koyabilmek adına yaptığımız çalışmalara örnek verebilmek için, “Demirci Akıncıları” adlı kitap incelemesinde bulunduk. Demirci tarihi üzerine çalışma yapacak genç arkadaşlara yardımcı olmaya çalıştık.


İncelemelerim arasında her iki kitabı da incelerken, tamamında ise her üç kitabı da incelerken,  kahramanlıklarına ve yiğitliklerine hayran kaldığım Demircili akıncıları ve onların önderi İbrahim Etem Bey’i, bir kez daha gündeme taşıdık. Bu büyük adamları bir kez daha andık.

Bu vesileyle, ölümünün 64’üncü yıl dönümünde ( 11 Mayıs 1950) Kaymakam Etem Bey’i rahmet ve minnetle anıyorum.

bottom of page