top of page

Ankara, bugün senden gidiyorum. Elveda!


Ankara, bugün senden gidiyorum. Elveda!

Hatırla, yıllar yıllar önce bir valiz ile çıkıp gelmiştim sana.  Elimde, içinde birkaç gömlek, birkaç pantolon, bir kareli ceket, bir kadife mont, çamaşır- çorap, bilemedin bir iki kitap olan renksiz bir bavul ile.  Bildin mi, güne yeni başlayan o sonbahar gününün yalnız sabahını?

Okumak için yollarına düşüp geldiğim Ankara;

Öğrencilik hayatımın kahırlı günlerinde hem de iş- güç aradığım, bulduğunda çalıştığım, soğuğuna çaresiz kaldığım, çamuruna lanet okuduğum Ankara;

Bana sonrasında kocaman bir diploma, devlet kapısında da bir iş,  öğünüme bir ekmek veren Ankara.

Yıllarımı, yaşlarımı,  verdiklerine diyet olarak geri alan Ankara;

Bir valiz ile gelmişken,   bugün her türlü ihtiyacıma sahip kılan Ankara;

Bulvarlarını, meydanlarını, sokaklarını,  pasajlarını, insanlarını, okullarını, kızlarını sevdiğim Ankara;

Gençlik Parkını nikâhıma, hastanelerini çocuklarımın doğumuna şahit kılan Ankara;

Yalnız gelmişken, hayat arkadaşımla buluşturan, çocuklarıma kavuşturup yaşantıma renk katan Ankara;

Çocuklarımın büyümelerinde ve okumalarında, kreşlerini, kaldırımlarını, parklarını,   bahçelerini, spor tesislerini, dershanelerini ve okullarını tahsis eden Ankara;

Beni kentli yapan Ankara;  kentine beni katan Ankara;

Konu-komşu kıymeti bildiren, hısım-akraba saydıran, arkadaş edindiren, dostluklar büyüten Ankara;

Çoğunu Allah’a havale ettiğim kalleşlerine,  zaman zaman hazırlıksız yakalandığım Ankara;

Kimi derneklerinde, kulüplerinde, vakıflarında üyelik, yöneticilik ve başkanlık yaptığım Ankara;

Lokallerinde, restoranlarında, otellerinde yüzlerce kez akşam yemeklerine ev sahipliği yaptığım Ankara;

Duvarlarında, salonlarında, kültür merkezlerinde, galerilerinde ismim, resmim, yazım,  imzam olan Ankara;

Adına onlarca fotoğraf, yüzlerce kartpostal, binlerce kitap biriktirdiğim Ankara;

Beraber yaşanmışlıklarına öyküler, şiirler yazdığım Ankara;

Birçok sohbetin başında “ Ankaralı Koleksiyoner ” diye tanıtılmaktan,tanıştırılmaktan hep gurur duyduğum Ankara;

Meydanlarındaki, sokaklarındaki heykellerinde, anıtlarında küçük de olsa bir işaretim,   onlarla ilgili sergilerinde bir küçük eserim olan Ankara;

Sokaklarındaki çöplerine yandığım, kırlarına ağaçlar diktiğim Ankara;

Yokuşlarında yorulduğum, yollarında koşturduğum, parklarında soluklandığım Ankara;

Kabirlerine yüzlerce canımı gömdüğüm, onları sana emanet bıraktığım Ankara;

Cebeci’sinde, Maltepe’sinde, Gazi Mahallesi’nde,   Etlik’inde, Aşağı Ayrancı’sında, yani  dört bir yönündeki  adreslerinde ikamet ettiğim Ankara;


Mektuplarımın yolunu uzun yıllar Posta Kutusu, ( PK) 60: ULUS adresinde beni bekleten Ankara;

Ankara, az değil  sana tam 40 yılımı vermişim. Kırk yıllık bir ömür, kırk yıllık gönül sermişim. “Gençliğim!” demişim.Çocuktum, adam olmuşum.

Kentin her noktasında bir dostu,  her evinde  “ bir bahtı karası” olduğuna inandığım Ankara;

Güzel Ankara; bu gün gidiyorum, elveda!  Biliyorsun, bunca yıl içinde sana çok  kereler geldim, senden çok  defalar gittim. Bayramlarda, yaz tatillerinde yoktum ama,  sonrasında okula, işe , eve  diyerek sana hemen  döndüm. Koşarak geldim. Bu kez öyle değil Ankara!

Ankara;  büyük aşkların önünde durulmaz, biliyorsun. Sen çağırmıştın geldim; işte şimdi de vurulduğum bir başka kente düşüyor yolum.

Beni, İzmir çağırıyor.

İzmir’e gidiyorum. Sana veda ediyorum. Bir sonbahar günü gelmiştim, işte şimdi bir Nisan günü gidiyorum Ankara!

Ardımda kalanlara selam olsun Ankara! Sana selam olsun Ankara!

bottom of page