Hatırladığım ve mevcut imkanlarımla kontrol ettiğim kadar, ülkemizde henüz bir ” Takvim Koleksiyonu Sergisi” açılmış değildir.
Bunun belki de ilk önceliği, bundan 3-4 yıl önce bize nasip olacak ve o günün şartları içinde çok da anlamlı bir sergi gerçekleşebilecek idi.
Kızılay Kurumu Genel Müdürlüğüne o yıl, başvurmuş, elimdeki “Kızılay Takvimleri” öncülüğünde, bir sergi açmayı teklif etmiştim. Önce kabul ve beğeni gören bu teklif, daha sonra gündemden düşürülmüştü. Gerekçeleri, muhtemel sergi masraflarının karşılanmasındaki zorluk ve anlamsızlık (!) olmalıdır.
Öyle ya, adamın biri hem elindeki materyalleri sergileyecek, hem bir marka olmuş Kurumun adını kullanacak, hem de bazı masrafları, o Kuruma yükletecek. Nasıl kabul edilir bu kadar yüz kızartıcı bir iş? Nasıl kabul edilebilir? Niye kabul edilir?
Muhtemeldir ki, bu senaryonun farklı versiyonları üzerine bazı gerekçeler ile o sergi yapılamamıştır.
Bu kez, çok yakın bir tarihte, yaptığım iş gereği bildiğim ve saygın bir Dernek olarak tanıdığım bir Kuruluştan sergi teklifi ile karşılaştım.
Kütüphanecilik Haftası için, açılması düşünülen bir serginin, kabul etmem halinde konseptinin ” Takvimler ve Takvim Koleksiyonu” olması öneriliyordu. Önce bu, konsepteki bir karma sergiye koleksiyonum ile dahil olmam istendiğini algılamıştım. Lakin, konuştuğum arkadaş, bu serginin herşeyiyle bir şahıs sergisi olacağını, tüm sorumluluğun da şahsımda bulunacağını ifade ediyordu.
Aslında, çok heyecanlanmıştım. Üstelik, sergi mekanı da hazır ve muhteşemdi ; Milli Kütüphane Sergi Salonu.
Sorumluluk ve kuratörlük şahsımıza verilince, bazı taleplerimizi peşpeşe sıralamak ve ne yapılmasının beklendiği bilgilerine hemen ulaşmalıydık.
Her türlü imkanın ve maddi kaynağın sağlanabileceği ifade olununca da, heyecan biraz daha büyümüştü. Doğrusu, ülkenin en büyük, en zengin ve ilk, Takvim Koleksiyonu kendine yer bulmak üzereydi.
Ne varki bazı değerler ayakta dik kalmamızı da zorunlu kılıyordu.
Olabilir miydi?
Bu kadar kısa sürede, bu sergi realize edilebilir miydi?
Katalog yetişir, davetiyeler dağılır, sergi düzeni alınabilir miydi? Topu topu 50 -55 gün bu işler için yeter miydi?
Binlerce takvim arasından, yüz, yüzelli takvim hemen seçilebilir miydi?
Panolar, çoğaltılır, kopyalar alınabilir miydi?
O sorumluluk, ihtiyatlı olmayı ve dikkatli olmayı gerektiriyordu aslında. Ah ! ne vardı , bu teklif 3-5 ay önce yapılabilmiş olsaydı?
Olmadı.
Yıllar önce yarı yolda bırakılan Takvim Koleksiyonu Sergi çalışmam, bu kez başka gerekçelerle ve de ilkinden bambaşka sebeplerle yapılamıyordu.
Öğreniyoruz ki, bir sergi yapabilmenin bir çok ortak koşulları bulunmaktadır. Bu koşulları defalarca daha yaşayabileceğimizi öngörmemek de mümkün değildir.
Ankara için bir güzel değer, bu gerekçerle ikinci kez ertelenmektedir. Ama inanıyorum ki, bir başka sebep de bu serginin gerçekleşmesinin ana nedeni olacaktır.
Önerim şudur ; çok sık ve her daim açılabilecek bir sergi türü olmayan ” Takvim Koleksiyonu Sergisi” nin, bu konuda çalışmalar içinde bulunan bir kaç koleksiyonerin ortak çabası olarak değerlendirebilmelidir. Hani, bir önceliğimiz de, bu serginin ilk kez Ankara’da açılabiliyor olmasıdır. Bu yönüyle, Ankara için bir değer yitirilmesinden bahsolunamaz, serginin bir kaç İl’de açılması ve dolaştırılması öngörülebilir.
Bu yönüyle, şahsımdan başka da bu konuda çalışmalar içinde olduğunu duyduğum bazı koleksiyonerlerin, bu davete bir şekilde cevap vermelerinin önemi büyüktür.
Bahaneleri, sebepleri, gerekçeleri en alt limite indirmenin bir yolu da ortak bir sergi çalışması içinde olabilmektir. Yoksa, bir insan yıllarca en büyük arzularından biri olan “Takvim Koleksiyonu Sergisi” açma sevdasından nasıl vaz geçebilir?
Comments