Bu sene nekadar çok yanıldım. Nisan ayının başında erken bahar ve yaz aylarına ait yazılar yazmıştım. Demiştim ki “bu sene Ankara’da bahar da yaşanacak yaz da!”.
Oysa hiç biri olmadı; henüz ne bahar gördük, ne de yaz geldi. Oysa Temmuz başladı bile. Başlayınca bitmez mi?
Hala Ankara bahar görmedi. Uzun uzun yağmurlar, peşinden iki de bir soğuyan havalar. Yaz hiç olmadı; yaz hiç gelmedi.
Hiç bu kadar yanılmamıştım. Yıllardır cep takvimlerinin bilgilerinden istifade ederk yazdığım hava ve mevsim bilgilerim belki de ilk kez bu kadar boş ve farklı çıktı. Oysa yıllara dayanan deneyimler üzerine oturtulan hava tahminleri hep tutardı. Ya da bu kadar yanıltmazdı. Neyse!
Neyse Temmuz geldi! Artık yaz gelmiştir belki. Ne yazık değil mi, yaz aylarının en güçlüsü ve yıldırıcısı olan Temmuz ayına bile, artık yaz gelmiştir demek ? Bizim suçumuz mu?
Temmuz, köylünün , çiftçinin bir an bile boş kalmadığı, kalamayacağı ay. Ekinlerin, ürünlerin çoktan derlenip, toplandığı bir ay. Kısacası Temmuz, derleme, toplama ayıdır.
Renk ayıdır, biraz sarıların egemen olduğu bir ay. Coşku ayıdır. Rahat, konforlu, mutlu bir aydır Temmuz. Çeşit ayı, çeşitlilik ayıdır.
Renklerin ve kokuların da harman olduğu bir aydır.
Temmuz, adıyla sanıyla yaz ayıdır. Yazdır. Bakmayın şimdilerde pek yaz olamadığına, lakin o yazdır.
Bu ayda doğanların da renklerle ve kokularla harman olduğuna inanırız. Onların doğum günlerinin yaz ayları kadar sıcak olmasını temenni edriz.
Sizi 1925 yılının yabancı bir takvimiyle başbaşa bırakmak isterim. üstelik Ocak ayına ait bir takvimle. Bu ayda niçin bir Ocak ayı takvimi derseniz, biraz naziredir, biraz da takvimin güzelliği. Nasıl güzel bir takvimdir bu böyle.! Detayları ise güzellikten de öte şeyler ifade etmektedir. Anlayana!
Comments