İşte Nisan!
Nisan olacak da ben bugüne kadar sessiz ve sedasız kalacağım! Mümkün müdür? Ama oldu işte!
Nisan oldu, neredeyse bir çeyreği bile geçti de, ben hala Nostalji Nisan Takvimini yazamadım.
Gerekçe çok. Önce bir öksürük tutturduk, keyfimiz ve tadımız kaçtı. Ne yazabildim, ne de bu işlere vaktim kaldı.
Sonra, kendimi koca bir kıştan kalma saydım. Kış ne bitiyor, ne de umut veriyordu! Ancak aralıklardan sokaklara çıkma fırsatı yaratabiliyorduk. Güneşi kollayıp, sıcağa esir olabiliyorduk.
Ama hala Nisan gelmemiş gibi ortalık. Hüküm veren hala Kış, hükmeden hala Mart! Şahitim, bugünkü havadır. Hava kapalı, güneş ancak fakirlere gülme adına, kendini üç öğün gösterebilmekte.
Sonra gölgeler oluşmakta, ağaçların altında. Hayret!
Bir bakıyorsunuz, o gölgeler, anında zifir karanlık.
İşte Nisan bu şimdi. Hani “ayların en zalimi” denilen Nisan bu!
Daha April’in Beşi gelecek, ardından Sitte-i Sevr. Ardından gelirse artık Bahar! Daha önceki yıllarda esemasi okunmayan bu günleri, şimdi korkuyla beklmekteyiz adeta. Tabi, görünce kışın neler yaptığını, Nisan’dan korkmaya başladık doğrusu. Zalim Nisan, hala kışa yüz verecek, ona yine söz verecek.
Nisan; seni hiç sevmedim. Gözüm baharda. Bahar, gözüm!
Sizi hala kışın sevdalısı olan Nisan 1949 Takvimiyle başbaşa bırakıyorum.
Comments