Cemreler ne zamandı? Yakalayabildik mi bir ucundan? Yoksa pek yaşanmamış bir kışın rahatlığına mı kurban oldular? Artık analarımız bile söylemez oldu bize, cemreleri. Unuttular!
Yıl hesabları tutmaz oldu sanki.
Oysa ne özler, ne bekler idik biz cemreleri. Avucumuz gibi bilir, ellerimiz gibi sarardık. Ne oldu!
Cemreleri kim tutuyor, kim biliyor, söyleyin ! Zaten çoktandır okul ve eğitim söyleminden çıkartıldılar. Çoktandır, yalnızca kız arkadaşlarının isimleri oldu, onlar. Cemreler!
Az kaldı hayıflanmayın; sıra Nevruz’da ve peşinden April’in Beşi ve Hızırellez.
Geriye pek birşey kalmaz, yaz çıkınca. Bizi ancak, kış aylarının Zemherisi uyandırır derin uykumuzdan. Ne zaman geçti bahar, deriz kendi kendimize. Soğuyu görünce, ayazı yiyince!
Evet, Mart başladı bugün. Çoktan unuttuk, kazma kürek yaktıranı. Cam ardından baktıranı.
Hani bir söz vardır Anadoluda. O Anadolu her yerdir de, söyleyen yalnızca kendince bilir hani.
” Yiğitin harman olduğu yerdir bura !” diye.
Doğrusu, mevsimlerin de harman olduğu aydır Mart! Bakmayın siz Harman Ayı Ağustos’a!
Sözün eri Mart, yiğittir, derttir, serttir. Ama, baharın ilk kokusunu da bu ay verir size. Derin bir kokudur, buruk, ılık ve samansı.
Ne diyelim, derdini, tasasını bildiğimiz ay gelmişse kapımıza, devran onundur!
Ve söz herzamki gibi eski bir takvim yaprağınındır. Yıl 1914, Mart!
Comments