Nisan ayı için ayların en zalimi denmişti. Mayıs ayı için ise en çılgını. Peki, ama Haziran ayı nedir o zaman?
O zalim olamaz, çılgın kalamaz mı? Oysa zalimliğini bilmez, çılgınlığını görmez miyiz? En zalim aşklar o günlerde bitmedi mi? En çılgın gecelere ne demeli? Korkmadık mı o aşkların bittiği günlerin gecelerinde?
Haziran; işte o çılgınlığın, o zalimliğin korkuya büründüğü demlerdir. Haziran biraz korkak, biraz çekingen, biraz yüreksiz ama illaki densizdir. O yüzdendir anaların babaların, Haziran doğumlu çocuklarına “cesur” ve “yürekli” anlamına gelen isimler vermeleri. Fırtınalar çıkartan isimlerde cesaret aramaları. Ses ve gürültü koparan isimlerde sükûnete ermeleri.
Haziran densizdir; ancak densiz olanlar bir o kadar da heyecan vericidir aslında. Hiç de yalanı yok söylenenlerin, korkaklık fazla ve kontrolsüz heyecan değil midir?
Niyetimiz ay tahlilleri yapmak değil malumunuz. En fazla aylara biraz insani sıfatlar yükleyerek birkaç satır ekleme ama muhakkak ki, bir nostalji takvimiyle ayı selamlamak dileğimiz.
Hani 1950′lilerin erkek çocuklarının oda kapılarına asarken bile biraz çekindikleri türden. O yılların biraz utangaç ve müstehcenliğiyle. Oysa günümüz takvimlerinin yanında esamesi okunmayacak kadar güzel ve mahzun.1946 yılının Haziran ayı takvim yaprağındaki “gelin kız” ile düğün mevsimini mi açıyoruz acaba!
O kadar güzel ifadesini buldu ki bu resimle yazılarım. Korkak ve densiz.
Ne diyelim; Haziran ayınız kutlu olsun. Nice güzellikler bulun diyelim. Dilekleriniz gönülleriniz kadar geniş ve açık olsun.
22 Haziran’ı unutmayalım ve kıymetinin farkında olalım. En uzun günü yaşayalım hep beraber, geceleri korkuya bırakalım!
