
Ekim; bir şeyler ekmek gibi.
Böyle bakınca, takvimlerin doğrudan toprakla, çiftçilikle, hayvancılıkla, ekip-biçme ile ilgileri var gibi görünüyor. Yalnızca bu hayatların düzenlenmesine yararmış gibi görünüyor.
Her toplumda aynı. Eski Fransız ve Alman takvimlerinde bunu görmek mümkün. Hem resim olarak hem de işlenen yazı ve anlatılanların niteliği olarak.
Hep bir toprak ve çiftçilik, köycülük hayatından bahsolunur, bu aya ait takvimlerde.
Bu sebeple olsa gerek ki, ayların adı da çok kere, bu hayatın içinden kaynaklanmış.Hele eski “Çiftçi Almanakları” bu gerçeğin bir resmi olmuş gibidirler.
Bu yönüyle bizde de Ekim ayı, bu tarımsal kültürel birikimin bir öncüsü gibidir. Hasatların yapıldığı Haziran Ayı çoktan geride kalmış, samanlıklar,yüklükler, erzak yerleri çoktan depolanmış , sıra yeni bir hasadın yapılmasına imkan tanımaya gelmiştir.
Her şeye yeniden başlanacaktır şimdi. Kısır bir döngü gibi görülen, ama insan hayatı içinde uzunca bir dönemi içerdiği için de pek algılanmayan bir geri dönüştür Ekim ayı.
Her şey yeniden başlayacaktır bu ayda. Sapla samanın dostluğu bu ayda atılacaktır. Karpuz kabuğu ilk kez bu ayda yüzdürülecektir, su üstünde.Deniz üstünde.
Eski bir Almanaktan bu ay ile ilgili alınan bilgiler hiç yabana atılır cinsten değildir doğrusu.
“ Birinci Teşrin ( Ekim) yağmur ayıdır.Tifo hastalığı ve teneffüs cihazı ( !) hastalıkları artar. Bilhassa bu ayda içtiğiniz suların temiz olmasına dikkat ediniz.”
Biliyorsunuz değil mi 8 Ekim tarihi, yaprakların dökülmesinin de başlangıcıdır. Demek ki ağaçlar da her şeye yeniden başlayacaktır bu ayda.Ağaçlar da yenilenecektir. Aslında ağaçlar bizi de yenileyecektir. Meyveleriyle, tatlarıyla, kokularıyla, renkleriyle.
Haydi yeniden başlayın hayata! Ekim gibi. Ekimde yeni dünya evine girin. Ekimde evlenin.
Vardır diye 1967 yılının Ekim’in 6’sında evlenenler. Sizi bu takvimin anılarıyla başbaşa bırakıyorum