top of page

Bir öğrencimin yazısı üzerine

Değerli arkadaşım, Ankara Anıt ve Heykellleri Projesini beraber yönettiğimiz mesai arkadaşım: ve web sitemin yöneticisi Dr. Umut ERHAN’ın benimde yazılarımla destek olmaya çalıştığım web sitesi adresine geçen günlerde şöyle bir mesaj geliyor:

” haldun cezayirlioğlu hocamız gaziantebin Araban ilçesinde Atatürk İlköğretim Okulunda çalışmış mıdır?Eğer çalıştıysa ben Haldun Bey in öğrencilerinden şu an izmir zafer ilköğretim okulu sosyal bilgiler öğretmeni Ömer YILMAZ,kendisi bizi yanlış hatırlamıyorsam 3.sınıfta okuttu,güler yüzünü, kaldığı oteli ve turuncu paltosunu asla unutmadık ,Haldun hocamızın okuttuğu sınıftan 1 doktor,1 kaymakam,5 öğretmen ve 2 polis memuru ile boşta gezen 3 üniversite mezunu çıkmıştır ellerinden öperim Haldun Hocam”

Umut Arkadaş da bekletmeden ve de bana önceden telefon edip bilgi vererek yazıyı bana yönlendiriyor.O anda gülüşünden de ilginç bir şeyler ihtiva ettiği de bilinen bir gerçek.

Okuyunca şaşmamak, heyacanlanmamak, gülmemek, sevinmemek, hüzünlenmemek mümkün değil. Neye şaştım?

Yıllar sonra bir öğrencimin beni  hiç bir iz bırakmamış iken bulup çıkarmasına, internetin ne menem şey olduğunu daha iyi öğrenmiş olmama şaştım.

Peki heyecan?

Nasıl heyecanlanmam ki? Öğrencilerim adam olmuş. Kimi doktor, kimi kaymakam, kimi mühendis olmuş. Üstelik bunca yıl sonra en iyi hatırlayanı, belki de herkesten çok şey olmaya layık ama  imkanları sebebiyle pek okuyamadığını tahmin ettiğim  Ömer YILMAZ , Öğretmen olmuş. Meslektaş olmuşuz.

Nasıl gülmem?

Ömer beni öyle güzel tarif etmiş ki! “Güler yüzü, kaldığı oteli ve giydiği Turuncu Paltosunu unutmadığımız” öğretmenimiz diyor benim için.

Evet  haydi diyelim güler yüzüm unutulmasın. Haydi diyelim kaldığım otel de unutulmasın. Zaten başka da otel yoktu Araban’da ama .  İyi de “Turuncu palto” niye unutulmasın? Ayrıca o palto turuncu değildi aslında. Açık deve tüyü renginde tertemiz bir paltoydu. Niye unutmadığınızı tahmin etmek isterim. Her halde yalznızca siyah ve kahverengi kışlıklar giyen insanların içinde biraz ben ayrı kalmıştım. Çünkü o palto Ankara kışları için satın alınmıştı. Hesapta da hiç Araban,maraban yoktu. Gün gelip de biz Araban Kışlarına kalınca, o palto  da biraz açık  kaldı.

Koyu renkler içinde kendimi pek görememişim herhalde. Keşke  o zaman söyleseydin be Ömer! Oldu mu şimdi?

Niye sevindim?

Topu topu 3 devre öğretmenleri olduğum o sınıfı yeniden hatırladım. Uzun bir süre yazıştık çoğuyla. Sonra her birimiz için değişik sebepler çıktı önümüze. Ben onları çok sevmiştim, onlar da beni farklı görmüşlerdi. Sanırım sevmiyorlar, hayrandılar! Hatırlamaya başlayınca  bir bir şimdi yüzlerini, sevindim. Bir çoğunun ismi de aklımda hala.Kimsenin keyfini kırmamak için bir kaç isim dahi saymayacağım. Ama, Ömer YILMAZ hala gözümün önünde.

Hüzünlenmemek mümkün mü? Mümkün mü hüzünlenmemek?

Çetin bir coğrafyanın çocuğu olarak doğup büyüyeceksin, sanayi tesisi olarak yalnızca kerpiç atelyeleri olan bir İlçe’de yetişeceksin, okullar bitirecek, üniversite mezunu olarak işsiz dolaşacaksın.  Olmaz. Olmamalı.

Hüzünlüyüm.

bottom of page