top of page

Ankara Kent Müzesi

Ne kadar çok isterdik doğrusu, yukardaki başlığın şu şekilde devam edip bitmesini: “Ankara Kent Müzesi hizmete açıldı”

Ancak ne yazık ki böyle devam edemiyor bu cümle ve hayli bir zaman içinde de böyle bir cümle okuyabileceğe benzemiyoruz.

Ülkemizin yeni yeni gündemine gelen bu sayede de bir kaç şehrimizde hayat bulan Kent Müzesi, yaşayan varlıklar olan kentlerin belleğini taze ve diri tutma inancından güç almaktadır.Kentler de her gün bizler gibi günü-gündüzü yaşamakta, geceleri yaşamakta ve her gün yeniden bu süreci devam ettirmektedir. Canlı bir organizmadır kentler aslında. Hergün yitirilmiş hücreleri ile yeni bir güne uyanmaktadırlar. Dahası bu canlılık, dahası bu hergün kalkıp uyanmalar bir insan ömrünün yettiği sürece sağlanan canlılık, uyanma gibi de değildir.Kentler yüzlerce, binlerce yıldır canlı kalmakta, her gün kalkıp yeni bir güne  uyanmaktadır.Ömürleri bir insan ömrüyle kıyas edilemeyecek kadar uzun ve dinamiktir.

Bu kadar uzun süre yaşayabilen organizmaların da geçmişlerine sadık kalmak,onların hatıralarını saklamak gerekmektedir. Çünkü kentlerin geçmişlerinin, yaşayan kuşaklara olduğu kadar gelecek kuşaklara da söyleyecekleri vardır.O kent belleğinin herkese söyleyebileceği şeyler vardır. 

Nereden bakarsanız bakınız 5000 yıllık (1) organizmanın hikayesini anlatmaya, araştırmaya, korumaya, saklamaya,kimliğini bilmeye, yayımlamaya ihtiyaç vardır.Bunu yapmayacak mıyız? Buna sahip çıkmayacak mıyız?

Aynı zamanda kentlerinde tarihsel geçmişini, belleğini oluşturma çabalarını da gündeme getiren ve  2000’li yıllarla birlikte yaşamımıza giren kimlik, bellek, tarih, sivil tarih, bireysel tarih, sözlü tarih gibi kavramları yaşatmayacak mıyız?

Kent Müzeleri ve Arşivleri Kuruluş ve İşleyiş Yönergesi’nin 1. Maddesi  Kent Müzelerinin oluşturma amaçlarını da gayet güzel bir şekilde özetlemektedir:

“ Kent müzelerinin kuruluş amacı; binlerce yıllık geçmişleri ve üzerinde yaşadığımız toprakların ev sahipliği yapmış olduğu uygarlıkların yaratmış olduğu kültürel birikimin taşıyıcısı olan kentlerimizin, bu uygarlıklardan kendi payına düşen mirası, modern müzecilik anlayışları doğrultusunda, teknolojinin imkanlarından da yararlanarak bugünkü kuşaklara taşıyabilmektir.”

Kentlerimizde, artık, birer yabancı gibi yaşamak istemiyor isek , çocuklarımızı ve gençlerimizi  çevrelerine sahip çıkan bireyler olarak yetiştirmek istiyor isek yapmamız gerekenler gayet açıktır. Kentlerimizi tanımak ona sahip çıkmak gerekmektedir. Bu sahiplik, doğal ve tarihi çevremizi  pazarlanacak bir mal olarak görmemekten geçmekte, pederşahi bir ilişkiler sisteminden gelen toplumumuzu, yerel sorun ve ihtiyaçlarından başlayarak kişisel sorumluluk almaya, katılımcılığa yöneltmek için zorunlu olan sivil platformlarımızı hem sayıca, hem işlerlik açısından çok miktarda artırmakla hayat bulmaktadır.

Kent Müzeciliği, elindeki arşiv, kitap, obje ve koleksiyonlarıyla bu oluşuma destek ve katkı sağlayacak bu insanların güç ve çabalarıyla gerçekleşebilecektir. Bu yönüyle Kent Müzeleri, birçok konuda kentli yaşamın birlikte getirmesi beklenen potansiyellerimizin değerlendirilmesiyle hayata geçirilebilecektir.

Ankara, Milli Mücadelenin merkezi  ve Cumhuriyetin de Başkenti olma vasıflarının yanında coğrafi konumunun ve geçmiş yüzlerce kuşağın emek birikiminin ve oluşturduğu yaşam biçiminin sonucu olarak övünmeye hak kazandığı bir tarihsel birikime sahip bir kenttir. Bu birikim kendini kültürel miras dediğimiz alanlarda fazlasıyla ortaya koymaktadır. Sivil ve dini mimari örneklerimiz, Anadolu’da yaşamış çeşitli uygarlıkların sanat ve zanaat dallarında ulaştıkları ustalık, maddi ve manevi kültürün değişik alanlarında, örneğin mutfak kültürümüzde ya da halk danslarımızda kendini belli eden zenginlik gerçekten göz kamaştırıcıdır.  

Ankara, Mustafa Kemal’in şehri olması, Cumhuriyetin Başkenti olması sebebleriyle bile  Kent Müzesi sahibi olmayı çoktan hak etmektedir.Üstüne üstlük binlerce yıla dayanan kültürel varlığı, folklorik zenginliği ve hemşehrilerinin ellerinde bulunan koleksiyonlarının muhteşemliği Kent Müzesi’ni adeta zorunlu kılmaktadır.

Sonuç olarak, tarih, “eski güzel günler”e yönelik bir söylem, bir nostalji edebiyatı değil, dinamik, kendine güvenli bir toplumun geçmiş deneyimlerini, bugünkü sorunlarını, geleceğin beklentilerini harmanladığı bir anlama ve çağdaş bir toplumsal bilinç geliştirme çalışmasıdır. (2)

Bu yönüyle Ankara Kent Müzesi oluşumu bir kıvılcıma ihtiyaç duymaktadır.Bir kıvılcım.!

(1) Kemal BAĞLUM, 5000 Yıldır Nereden Nereye Ankara

(2) Orhan SİLİER, Kent Müzeleri ve Türkiye’de Bu Tür Müzelere Duyulan İhtiyaç

bottom of page