top of page

Yerden çok, göğe ait ERİBE

Yerden çok, göğe ait Eribe…


eribe

İstanbul’da 1932 – 1934 yılları arasında Kadıköy’deki “Vecihi Sivil Tayyare Okulu ”nu işleterek, bu ülkenin çocuklarına havacılığı sevdirmeye çalışan Vecihi Hürkuş, Türk Kuşu’na Başöğretmen olarak atanınca, ailesini de alarak 1936’da Ankara’ya göç eder. Cumhuriyet Bayramında yapılacak gösterilerin de sorumluluğu kendisine verilir.

Hipodrom ’da 29 Ekim 1936 günü yapılacak törene katılmak için yoğun bir şekilde çalışılmaktadır. Paraşütçüler, bir uçağın içinden Hipodroma atlayacaklardır. Gösteriye katılıp paraşütüyle atlayacaklar arasında, o yıl Kadıköy Orta Okulunu henüz bitirmiş, Vecihi Türkkuşun peşi sıra Ankara’ya gelip, Ankara Kız Lisesine yeni kaydolan, akrabası 17 yaşında Küçük Eribe de vardır. Eribe’nin havacılıkla yakın teması, Vecihi Hürkuş’un 1932 – 1934 yılları arasında Kadıköy’deki “Vecihi Sivil Tayyare Okulu” uçaklarının kanatları altında, dayıkızları Gönül, Sevim ve Perran ile oynarlarken başlamıştır. Ki o aile zaten her bireyi ile havacılığa gönül vermiş ve bu uğurda kayıplar, şehitler edinmiş bir ailedir.


eribe2

Gazi Çiftliği üzerinde geniş bir tur yapan Guadron-59 uçağı, meydanın üstüne yaklaşır. Aşağı-yukarı 600 metre yüksekliktedir. Motor susar. Kanatta bir şekil belirir. O şekil kısa bir süre sonra kendini boşluğa bırakır. Düz akışla başlayan düşme, kısa bir süre sonra düzensiz bir hal alır. Şekil daha sonra virile kapılarak yuvarlanmaya başlar.

Alanda atlayışı izleyen o büyük kalabalık, büyük bir şaşkınlığa kapılır. Sonra korkudan gözleri büyümüş insanların bağırmaları duyulur: “Aç. Paraşütünü aç…”

Fakat paraşüt açılmaz ve o şekil her an artan bir hızla boşluktaki yuvarlanışına devam eder.

Yere, 60-70 metre kalmıştır artık. Herkes taşlaşmış, koca meydan ölüm sessizliğine gömülmüştür. Düşen şeklin üstünde birden beyaz bir kubbe belirir. Baş aşağı düşen şekil virilden kurtulur. Büyümüş gözler, yerini bir sevinç gülücüğüne bırakmaya heveslenir. Ama gördükleri fırsat vermez. O şekil, bir an paraşütün kordonları ucunda asılı kalır gibi olur. Fakat paraşüt, açıldığı gibi gene birden bire büzülür ve dere boyundaki çamurlara saplanır.

Olay yerine ilk yetişenler Türkkuşu Başöğretmeni Vecihi Hürkuş, Planör Öğretmeni Emrullah Ali Yıldız Bey ve Sağlık Memuru Nihat Bey olur. Vecihi Hürkuş, yerde hareketsiz yatan paraşütçünün üstüne kapanır: “Eribe….Eribe…yavrum…”

Eribe’nin yüzü siyaha yakın bir renktedir. Gözlerini açar. Dudakları titrer: “Çalıştım… Açılmadı…”

Sağlık Memuru Nihat, Eribe’ye elbiselerinin üstünden bir iğne yapar. Hemen cankurtarana koyarak hastaneye yetiştirir.

Yaklaşık iki saat süren ameliyatı sonrası, bir böbreği alınır, dalak, karaciğer ve bağırsaklar birçok yerinden dikilir. O körpecik bünye ölümle mücadeleye başlar. Tam da o saatlerde hipodromda Cumhuriyet Bayramı’nın on üçüncü yılı kutlanmaya devam edilmekte, yürekleri kan ağlayan fakat inançlarından, havacılık aşklarından hiçbir şey kaybetmemiş olan Türkkuşu’nun kız ve erkek paraşütçüleri, halkın çılgın alkışları arasında süzüle süzüle hipodroma inmektedirler.

Eribe’nin dayısı ve Türkkuşu Başöğretmeni Vecihi Hürkuş’un kanaatine göre, Eribe uçaktan atlamaya hazırlanırken heyecanlanmış, paraşüt kabzasını, askı kolonu ile birlikte tutmuştur. Kabzayı çekmek istediği zaman, kolon uzamadığı için de paraşüt açılmamıştır. O zaman yedek paraşütü hatırlamış, virilde iken yedek paraşütü açmış, fakat doğrulurken ayakları yedek paraşüt kordonlarına dolandığı için o da kapanmış ve korkunç kaza olmuştur.

Eribe’yi yakından tanıyanlar, onun havacılığa olan büyük aşkını bilenler: “Bu kız yerden çok göğe ait “ derlerdi. Öyle de olur zaten. O genç kız, korkunç düşüşten yirmi bir saat sonra, henüz on yedi yaşındayken, 30 Ekim 1936 sabahı saat 06.10’da sonsuzluğa uçar. Göğe yükselir.

Devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, tüm yurdu üzüntüye ve kedere boğan bu elim kaza sonrası, ulusu adına şöyle seslenir.

İLK HAVA ŞEHİDİ KIZIMIZ


ERİBE

Eribe’nin fedakârlığını, kızlarımızda vatan savunması ve Türk havasının masuniyeti için iftihar edeceğimiz bir kahramanlık sayıyorum.

Hayatının en güzel baharını Türk Havası için bağışlamak arzusu, Türk kızında en yüksek derecesini, güzel Eribe ile göstermiştir.

Güzel Eribe, babası gibi, babasından üstün bir hava kahramanı olmak için bütün hassalara malik idi. Onun şehitliği ile canımız çok yandı, çok şey kaybettik. Tesellimiz, kahramandan şehit vermek, kahraman üretme ve yetiştirmenin en feyizli çaresi olduğuna inanmamızdır.

Paraşüt, bir spor, hatta dar zamanda cankurtaran bir tedbir çoktan çıkmıştır. Paraşüt, artık memleket savunmasının yeni ve dinamik yolu ve aracıdır olma yolundadır. Türk kızları ve erkekleri, paraşütçülüğü bir savunma aracı gibi öğrenmeye mecbur olmak yolundadırlar.

Küçük Eribe’nin hatırası, paraşütçülüğe olan hevesinden dolayı, bizim için bir kat daha azizdir.

Bu satırlar,  İnönü ve çocuklarının, güzel Eribe’nin kahraman hatırasına derin saygıları ve gıptalarıdır….

9 Kasım 1936

İsmet İNÖNÜ

Eribe’nin okul arkadaşı ve yakın dostu Naciye Toros’ta aşağıdaki şiiri yazar ona.

ERİBE’YE

Bir yıldız akışıyla kaydın göklerden

Ölüme pek erken atılış neden?

Neden hıçkırıyoruz yokluğun için?

Bizden uzaksın da güneşe yakın

İlk kızımız diye tarih övecek seni

Yavru kartalların aziz şehidi

En büyük destana yazılı hakkın.

Seni gönüllerimizde yaşatacağız

Erişirsek gayene çok bahtiyarız.

Göklerde rüzgârla ederken yarış

Senide beraber uçuracağız.

“Ankara “ beşiğin, rahatça uyu

Ninniler söylesin sana Türkkuşu…

Naciye TOROS

———————-

Meraklısına:

Eribe’nin sözcük anlamı, akıllı zeki kadındır.

Viril, spiral şeklinde iniş, düşüş demektir.

bottom of page