Küçüklüğünden beri yaşadığı sosyal olaylarla biçimlenmiş, genç yaşta büründüğü eğitimci ve siyasi kimliğiyle yol almış, kısa dönemde olsa başarılı olduğu kamusal idereciliğinde becerisini artırmış ve kazandığı bu tecrübeleriyle halkının önderliğine soyunmuş bir insan olan İsmail Gaspıralı, önderliğinin ilk adımlarını da yayımladığı mevkute ve yazılı eserler ile göstermeye başlar.
Değişik gazete ve dergilerde neşrettiği makaleleleri artık ona yetmemektedir. Her şeyiyle kendisinin başında ve içinde olacağı yayın organı yoluyla faaliyete başlamayı, mensubu olduğu milleti uyandırıp, harekete geçirmenin biricik yolu olarak görmektedir.
O, fikirlerini ihtiyatlı bir şekilde ortaya koyabileceği Türkçe bir yayın organı çıkarmak ister , bunun resmi izinlerine sahip olamayıp, talepleri Resmi İdare tarafından rededilince de Tiflis’de her biri başka ad taşıyan ve bir çeşit bildiriye, broşüre benzeyen varaklar yayımlamaya başlar.
İşte bu varaklardan birinin ve en eskisinin adıdır, TONGUÇ. Tonguç Mecmuası, İsmail Gaspıralı’nın ilk yayını olduğunu söylemek doğrudur. Her ne kadar kendisi bu yayını “ Mecmua” olarak niteleyip, isimlendirse de , gerek sayfa düzeni, gerek içeriğinde kendi yazısından başka bir yazı ihtiva etmemesi, gerek devamlılığa sahip olmaması ve gerekse de dil ve yazı karakteri olarak incelendiğinde, belli bir kategoriye sokmakta zorlandığımız bir yayım türüdür.
Tonguç Mecmuası, 28 x 41 cm boyutlarında dört sayfa, iki yapraklık bir mevkutedir. Bu mevkutenin çok sade ancak çok manidar bir kaligrafi ile yazılmış “ Tonguç” başlığının her iki tarafına, yayının künye bilgileri yerleştirilmiş bulunmaktadır.
Sağ tarafta , “ Şehir Bahçesaray, Sene-i Miladiye 8 Mayıs 1881” ifadeleri yer alırken, sol tarafta ise; “ Sahib-i Kalem: İsmail İbn Mustafa, Sene-i İslamiye 1298, Şuhur-u Cumadi-el ahir 25” ifadeleri yer almaktadır.
“Mecmua” ibaresi ise, bu tür yayınların geleneksel kullanım tarzı olarak bilinen, başlığın üst, alt ve yan tarafları gibi muhtemel yerler dışında, “Künye Bilgileri”nin bölünmüşlüğünü gösteren bir kalın çizgi sonrası kullanılmış olması, adeta başlıktan ayrı değerlendirilmiş olmasına yol açmakta ve bu konudaki düşüncelerimizi doğrular niteliktedir.
Her sayfası 3 sütuna bölünen yayın da toplam, 384 satır yer almaktadır. Bunlara ara başlıklar da ilave olunduğunda bu sayı 392 satıra ulaşmaktadır. Her satırda da ortalama 4 kelime yer almaktadır ki, yazının Osmanlıca olduğu düşünüldüğünde bu sayı sütunlar için azımsanmayacak bir miktarı ifade etmektedir.
Yayının son son 6 satırından dördü, tarafımızca okunamayan Kril Alfabeli bir yazıya ayrılmış ve son iki satırında da “ İzin alınmakla Tiflis’de Ziya Matbaasında tab olunmuştur” denmiştir.
Bütün hayatını kendinin işaret ettiği “ Dilde, Fikirde, İşde Birlik” şiarına hasreden İsmail Gaspıralı’nın, kendisiyle özdeşleşmiş yayın organı olan, “ Tercüman- Ahval-i Zaman” gazetesinden çok zaman önce hayat bulmuş olan Tonguç, O’nun fikirlerinin nüvesini de ev sahipliği yapmaktadır.
İsmail Gaspıralı, Tonguç’ da bütün Türklerin aynı dili konuşması meselesini gündeme getirerek, Türk dünyasının tümü tarafından anlaşılabilecek bir Türk dili kullanmıştır. Arab harflerinin yeni ve kolay yazım örneklerine de sahip olan Tonguç’da kullanılan Osmanlıca, “zor yazılan ve anlaşılan dil” iddalarına seçenekler sunmaktadır.Fiilen her tarafta anlaşılabilecek bir Türk dili ile yazmaktadır
“ Sözü Evvel” olarak adlandırdığı ve bilinen anlamda Mukaddime olarak nitelenen , başyazısında şöyle demektedir:
“Milletimizin eseri olan lisanımız edebiyatça işlenmemiş ise de eğitime ve kaidelere gelecek lisandır. Gayet nâzik Tatar türkülerinden, Nogay cönklerinden, Kırgız ve Türkmen cırlarından anlaşılır ki eğer lisânımız usta bulup, kaleme alınıp işlenirse, şimdikine göre çok dereceler parlak ve kullanışlı olur.”
“ Sözü Evvel”in devamında yirmibeşyıllık hayatı boyunca ne yaptığını ve bundan sonra ne yapacağını şu sözlerle anlatır:
“ Yirmibeş seneden beri dediğim, yazdığım, çalıştığım budur. Çare açmak, yol açmak, başka bir şey değildir. Çünkü, kavi, necip, ömürlü, sabırlı ve cesaretli olan Türk Milletinin perakende düşüp, Sedd-i Çin’den Akdeniz’e kadar yayıldığı halde, nüfussuz ve sessiz kaldığı lisansızlığından, yani lisan-ı umumiye sahip olmadığından ileri gelmiştir. Bu inanışla ömrettim, bu inanışla mezara gireceğim.”
Görüleceği üzere İsmail Gaspıralı’nın şahsiyetiyle bütünleşmiş bütün kavram ve fikirleri ilk olarak Tonguç Mecmuasında hayat bulmuştur. Bu yönüyle bu yayın çok dikkate şayan ve önemli bulunmalıdır. İki sayı olarak yayınlanabilen Tonguç Mecmuası, daha sonraları ise her defasında başka bir ad ile yayınlananan mevkute türüne dönüşmüştür. Tonguç’un ileriki aylarda Şafak, Kamer, Yıldız, Güneş, Hakikat, Latail, Mirat-ı Cedit adlarına dönüştüğü ve bu adlarla yayınlandığı görülecektir. Bunu sansür uygulamasından bir kaçışın çaresi olarak da görmüş olan Gaspıralı, aynı zamanda seçtiği motifsel isimler ile de “yol ve çare açmaya çalıştığı” topluma milli ve dini mesajlar da verebilmektedir.
Özelllikle Tonguç Mecmuasının ve sonrakilerinin kaçar adet olarak basılıp, dağıtıldıkları hakkında bir bilgimiz bulunmamaktadır.Ancak, söz konusu yayınların basımını gerçekleştiren, Ziya Matbaası sahibi olan Ünsizade Kardeşler ile yakın ilişkilerini izlediğimiz Gaspıralı’nın, bu konuda bir sıkıntıya uğrayabileceğini de düşünmemekteyiz.
Bu konuda bizim ilgi alanımızı oluşturan diğer bir konu da; türüne ne dersek diyelim İsmail Gaspıralı’nın yayımladığı bu mevkutelerin isimlerin seçilmesindeki nedenlerdir. Bu yayınlara Şafak, Kamer, Yıldız, Güneş, gibi dini motifler; Hakikat, Mirat-ı Cedid ( Yeni Ayna) ve Latail gibi felsefik kavramlar; seçilebilirken niçin ilk yayının adı Tonguç olmuştur?
Bunda, İsmail Gaspıralı’nın, Kafkasya Genel Valisinin yanında tercüman olarak çalışan babası Mustafa Ağa’nın ilk evladı oluşunun katkısı var mıdır? Türk coğrafyasının genelinde ve özellikle de Kırım Bulgar, Kafkasya coğrafyasında ilk doğan çocuğa ve ilk evlata verilen bir niteleme değil midir Tonguç? Her yuvanın ilk oğulları aslında Tonguç değil midir? Hemen hemen her yuvada bir Tonguç yok mudur?
Muhtemeldir ki, ev içinde babası veya annesi tarafından “Tonguç” olarak sevilip, çağrılan İsmail Gaspıralı, bu nitelemeyi ilk yayının adına da vermiş olmalı. İlk yayınını, daha sonra yayınlayacağına emin olduğu yayınlardan ayırmış olmalı. O’nu ilk evlat olarak görmüş olmalı. Tonguç, o yayına bunun için ad olmalı başlık olmalı!
Evet, her izden yeni izler bulabilmek gerekir. Hiç bir şeyin tek izi olmamalı.Buradan süreceğimiz iz ise besbelli!
Gaspıra’lı İsmail’e, hayatının başlangıç noktası sayılabilecek bir yayında ad – başlık olan Tonguç, Silistre’li başka bir İsmail’e nasıl soyad olmuş, onun izlerini araştırmalıyız.
Comments