Yıllar var ki, Mart ayının bu ilk günlerinden başlayan bir telaşın sıcak duygularını paylaşıyorum dostlarımla. Semeni hazırlıyorum. Yine başladım bu işe. Evde yalnız olmanın bir imkanı idi sanırım, 2 gün evvelden başlamışım bu sene. 27 Şubat Pazar günü idi, eski bir yoğurt kabında sakladığım tohumları bulup çıkardım yerinden. Yarımşar avuç buğday, arpa ve çavdar tohumunu torbalarından alarak her birini farklı bardaklarda ıslanmaya terk ettim. Sonra 3 adet küçük saksıyı alarak, topraklarını alt-üst edip havalandırdım.
Bir kaç saat sonra, saksıların içini topraklarla yeniden doldurdum. Saksının ağzına 2-3 santimlik bir boşluk vererek üzerlerine ıslak ve de suyu iyice emmiş tohumları ayrı ayrı serptim.
Boş kalan kısımlara da kalan toprakları yerleştirerek, saksının ağzını toprakla düzlemiş oldum. Hafifce bastırarak, sıklaştırdım sonra üstlerine can suyunu boca ettim.
Suyunun süzülmeleri için beklemeye başladığım dakikalar idi ki, söyleşisine takıldığım Kanal Türk Tv kanalında alt yazıyı okudum. ” Erbakan Vefat etti”.
Saatler sonra apartman aralığındaki yerlerine taşımam gerekti. Ama üstlerine birer parça kağıt ile de not düştüm. Buğday. Arpa. Çavdar.
Yine televizyonlara göz atma imkanım vardı ki, alt yazılarda ” Fenerbahçe Ligin Lideri” yazıları yer alıyordu.
Yerlerine taşınan saksılar bir kez daha sulandılar. Onların yüzü suyu hürmetine, diğer saksılar da nasiplendiler nihayetinde.
Bu gün 3’üncü gün. Henüz bir ses seda yok. Ama eminim her zamanki gibi 21 Mart Nevruz sabahı öncesi, çoktan yeşillenmiş, boyları 11-12 santimi geçmiş, kenarlarından bir kırmızı kurdela ile bağlanmış olacaklar. Onlar Nevruz sabahı yerlerini çoktan alacaklar. Hayata yeni bir güç vermenin coşkusunu paylaşacaklar.
Aylarca, hatta yıllarca eski bir yoğurt kabında saklanmış olsalar bile, zamanı geldiğinde nasıl hayat fışkıracaklarını bizlere anlatacaklar. Gösterecekler. Yeşillenecekler. Hayat verecekler.
Adına “semeni” desek ne fark eder, “çayır-çimen” desek?
Comments