Kasım ayı gelmiş. Hatta neredeyse yarılamış yolu. Biz, iş-güç, hastalık-sayrılık derken yürümüş gitmiş. Oysa , Kasım belli eder kendini ta uzaklardan, yer ayırtırdı bize. Şimdi nafile!
Baksanıza Pastırma Yazı bile güme gidecek neredeyse! Nerede o eski Kasımların en çok özlenen anı. Şimdi Kasım’da her gün, Pastırma Yazı! Öyle değil i?
Oysa nasıl renkli günlere, anlara vesile olurdu gençliğimizde, çocukluğumuzda. Nasıl beklerdik o günleri; sırtımızı güneşe verip teneffüs aralarında yürümeyi. Uzanıp banklara yatmayı, ağaçlara tırmanmayı. Kasım, yaptırırdı bunları bize, Nisan, Mayıs değil.
Yakamızı gevşetir, güneşi içimize alırdık. Akşamı buz kesecek günlere hazırlanırdık böylece. Saklardık.
Kasım, hiç dert yaratmazdı bize. Güzden sayardık onu, bizden sayardık.
Yaz hatıralarını yeşertirdi bize, savrulan sarı yapraklar altında. Yeşerirdi o kurumuş anılarımız. Yaz salıncaklarına son kez dem vurulurdu, sallanırken hayat. Atılan her yeni kulaçlarda, yeni bir hayat bulurdu düşlerimiz.
Duba üzerinde akşamın tadını çıkaran kız çocuklarına dalardı gözlerimiz. Islak, renkli ve şen şakrak. Bir bağırış, çağırış ve hep birden suya atlamalar.
Üşümezdi onlar, biz ise şezlonga yerleştirdiğimiz bedenimize bir hırka atardık hiç yoktan. Akşamın serinliğine hazırlanır gibi. Suya dalmalar, sudan çıkmalar.
Hafiften bir şarkı, asla sonu gelmeyen. Her çırpınışta makamdan makama atlamalar.
Son yazlardı, Kasım. Son, yazdı.
Aklımızdan silinmeyen bir deniz hayatıydı.Uzanan giden bir asfalt yol.Sere serpe yayılmış insanlar. Koşturmacalar, tozu, dumana katmalar.
Sıcaktı her şey. Anılar hep sıcak.
Kasım, hep bizdendi. Sınavlarda, seçmelerde bile hep yanımızda. Güneş, içimizi açardı. Güneş, içimizi çalardı.Benliğimizi, kendimizi. En çok sararıp düşmüş yapraklara yatardık biz, çimlenmiş topraktan daha çok.
En azından üstümüzü boyamızdı hiç bir şey. İşte Kasım, böylesine bizdendi. Biz Kasım’dan.
Biz o Kasım’dan.
Yine eski bir takvim, yine eski bir nostalji.
Comments