Aylardan Eylül.
Ve yine melül. Yine üzgün, yine kederli hayat. Yol almada mevsim, artık bir yol ayrımında. Yapraklar gösterecek ilkin yorgunluğu, sonra sular. Durgun akacak hayat, durgun akacak sular.
“Eylül’de melûl oldu gönül, soldu da lâle” derken bir köşede şair, söyleyemedikleriydi bunlar. Hayat yol ayrımında olacak, evler barklar hep bir yol ayrımında.
Melül bir ay kapıda, açsan da girecek, açmasan da.
O zaman açmak gerek, sonuna değin havayı değiştirmek gerek. Bağlar bozulacak, şıralar sıkılacak, salçalar karışacak, pekmezler kaynayacak. Üzümler asılacak tavanlara, kavunların kokusu da vuracak danelerine. Elmalar samanlara sarılacak. Ya ayvalar…
Okullar açılacak. Çocuklar yazlıklardan dönecek. Sokaklar cıvıltılara kuvuşacak aylar sonra.
Dükkanlar coşacak, bulvar taşacak. Evlerin pencereleri sonuna kadar açılacak.
Derin bir peynir kokusu saracak mutfakları, beraberinde acı bir sirke hoş bir turşu tadı alınacak.
Fırınlarında ekmek kokusu olacak köylerin. Sanki hiç bitmezmiş gibi defalarca yapılan. Badem kokusu olacak Eylüllerde bademli köylerin. Zeytin kokusu, gül kokusu derinden derine.
Eylül buram buram kokacak. Kokular saracak.
İnsan kokacak, çocuk kokacak. Salça, ekmek kokacak. Ayva, turşu kokacak. En güzelinden domates, üzüm kokacak. Yağmur kokacak.
Anladım; Eylül, hayat kokacak.
Yılların en güzellerinden biri; 1952 Eylül’ünden bir yaprak.
Comments