
Aralık ayı, yıldırıcı bir ay. Her şeyin sonu gibi biraz, hüzünlü bir ay. Karartıcı bir ay. Karanlık bir ay.
Ne kadar doğrudur bilmem ayları ayırmak. Aylara olmadık isimler bulmak.Ama sanki biraz kentli bir ay gibi geliyor. Kentlilerin ayı gibi. İşi olmadığından herhalde köylünün bu ayda. O bu anlamda biraz kentli.
Aralık ayını seviyorum. Bu ayda doğanları da. Onları biraz şanssız görsem de, sevgim değişmiyor. Oysa ne şanstır, aynı yılda doğup da nerdeyse bir yaş küçük olmak!
Aralık, öğrenci ayı sanki bir yandan. Kentte okuyan öğrenci ayı.Eğlenceye düşkünlerin fırsat bildiği.Ne bileyim Aralık Ayı deyince, aklıma önce Ankara geliyor, sonra İstanbul ve İzmir.Yani, buram buram kalabalık, alabildiğine yağmurdan, selden kaçışan insanlar. Minarelerden süzülen tertemiz karlar. Renk renk şemsiyeler.
Sizlere yine bir eski takvim yaprağı. Yıl 1952. Henüz haberleşmenin mektuplarla, randevuların ajandalara not edilliği yıllar. Takvimin takvim olduğu yıllar.