Sanmayın ki Ağustos unutuldu. Mümkün mü Ağustos’u unutmak! Kim unutabilir ki onu?
Bizim ki yalnızca biraz tembellik, biraz meşgale. Belki de biraz Ağustos’un kendi hıyaneti! Öyle ya, biz mi dedik “Tatil Ayı” ol diye?
Takvimin, takvim olmasında ve de takvimi bir imparatorluk kültü yaparak onun zamanının en saygın bir kült haline gelmesinde büyük katkısı olan Roma İmparatoru Augustus’u ve O’nun ayını nasıl unutabiliriz.
Başka hangi ay, kendisinden önce gelen aydan hem daha küçük değildir, hem de 31 gün dür?
Var mıdır başka?
Ve bu kadar sıcak başka bir ay? Bu kadar canlı bir başka ay?
Doğanın bereket döktüğü başka ay? Üzümün üzüm olduğu, fındığın başak olduğu, yeni keşfimdir ki; vişnenin de hasat olduğu başka bir ay var mıdır?
Karpuzun, kavunun ve de incirin?
Ağustos ayı için söylenmiş bir özlü söz bulmuş değilim. Ya da bana denk gelmedi.
Herkes işinde gücünde,
Ağustos Böceğinin dışında.
Ağustos emeğiyle çalışanların ayıdır herhalde. Bu ayda aşk meşk hak getire. Onun içindir yazarların, şairlerin bu aya bir niteleme getirmemeleri. Öyle sanıyorum.
Ama şimdiden de her türlü bilgisizliğime karşı da af diliyorum. Ola ki, nice sözler vardır da ilgisiz kalmışımdır. Af ola.
Takvim yaprağımız da 1946 yılına ait. Ağustos ayı olur da, denizler, havuzlar mayosuz olur mu? Aşk olsun!
Comments