Eski yıllarda, çok değil 50-60 yıl önce, özellikle de “Yeni Yıl”a yakın vakitlerde gazetelerin en popüler reklamları, “ Takvim” reklamlarıydı. Yeni yıla girmeden yayınlarını ( takvimlerini) satmak için uğraşan yayım evleri ve matbaalar, bir telaş içinde refikleri gazetelere koşar, reklam vermek için uğraşırlardı. Bilir misiniz ki, satılmak için bekleyen takvimler için bulunan en yaygın ve en önemli sıfat ya da reklam teması neydi? Takvimlerin birer “ Ansiklopedi” olduklarını, ve en iyi ansiklopedi olduklarını duyurmak ve tescil etmekti..
Ya da bunu andıran kelime ve söz dizileri çok yaygın olarak kullanılırlardı.
Eşsiz bir bilgi hazinesi” olmak, ya da “yılın ansiklopedisi olmak” bir tercih ve saygınlık ifadesiydi. Hatta genel bir ansiklopedi tanımından vazgeçilerek, her konunun ayrı ayrı ansiklopedisi olmak bir ilgi ve revaç alanıydı. Örneğin: “a takvimi, Spor Ansiklopedisidir. A takvimi edebiyat ansiklopedisidir. A takvimi şiir ansiklopedisidir “ gibi. Bu örnekleri çoğaltmak o kadar çok mümkün ki!
Bunlar yetmez ayrıca takvimlerinin içinde yüzlerce resim, meşhur adamların hayatları, fıkralar, nükteler ve şarkıların bulunduğu şekilde çeşitli nitelemeler yapılırdı.
Bu nitelemelerin önü de alınmaz, her yeni yıl da “ yeni bir kelimenin bulunarak bunların içine dahil edilmesi” gerekirdi. “ Meraklı bilgiler” , “ Atasözleri”, “vecizler” gibi. Hatta ansiklopedi olmanın sınırı bulunamaz, takvimlerin bir tarih ansiklopedisi olduğunu iddia edilir, en sonunda bulunan bu kapıdan girilerek, her takvim kendince yeni “ tarihi bilgiler” bulmaya çalışırdı. Komikse komik ama “ en yeni, eski tarihi bilgi onlarındı”! Çok geçmez ki, tarih dehlizlerinde bu kez de “İslam tarihine” ulaşılarak, sonu gelmez, hiçbir zaman bitmez, deşeledikçe uzayan bir takvim envanteri yaratılmış olurdu.
Hatta tanıtım ve satış gayretleri için sınırlar o kadar çok zorlanırdı ki, dünyanın en büyük takvimcileri, alimleri, filozofları, edebiyatçıları, doktorları, muharrir ve mütefekkirleri reklamı olunan takvim için “yazmaya” başlarlardı!
İş o kadar uzardı yani!
Sonradan maniler, fallar, öğünlere göre yemek tarifleri, doğan çocuklara isim önerileri, günlük hadisler birbirine eklenerek büyüdü gitti.
Bir ansiklopedinin nasıl olacağını öğrettiler bize adeta.
Hep birbirlerinden farklı ve özgün olma iddiasındaki bu takvimlerin, bir ortak noktası vardı ki, onu da her defasında takvimlerinde özenle dikte edip durdular: Diyanet İşlerinin hazırladığı “ evkat-i şeriyeye göre düzenlenen ezan ve namaz vakitleri cetveli.”
Bu takvimlerden vermek istediğimiz bir örnek, Nebioğlu Takvimlerine ait olacak. Nebioğlu Yayınevi, dönemin en büyük yayınevlerinden biri. Bugünkü söylemiyle pörtfeyinde çok farklı yayınlar mevcuttur. Bu kapsamda, Bütün Dünya adlı mecmuanın yayın sorumluluğunu da üstlenmişlerdi.
Nebioğlu Takvimi adıyla da çok farklı takvimler yayımlamışlardır. Aylık, 15 günlük ve 365 günlük takvim türleri bunlara örnek olarak verilebilir.
Elimizdeki iki örneği, 365 günlük ve aylık takvimlerine ait olanları oluşturmaktadır.
Özelikle 1948 yılı, Mayıs ayına ait takvim yaprağı gerek grafik olarak, gerekse de ifade ettiği özlü sözler itibariyle öne çıkmaktadır.
Bugün artık, birçok hak eden yerde görmediğimiz, özellikle de “ kitap” üzerine görmediğimiz bu sözleri o takvim yaprağında görmek, kayıplarımızın önemini bizlere hatırlatmaktadır.
Yıl 1948, Mayıs ayı, Gençlik ve Spor Bayramı, erkekli-kızlı iki genç,Türk Gençliği, dik tutulan bir bayrak okullar tatil yolunda ve mutlu bir ülke. Öyle mutlu ki, ilk hedef olarak çocuklarını, gençlerini okumayı, okutmayı öneriyor.
Gerçekten harika!
Kommentare