top of page

Müzayede ve Mezatlar


Kimse farkında değil, bizler gibi arayıp, bulup, saklayan insanların dışında; her gün yüzlerce belge, fotoğraf, kart v.s ile efemeralar el değiştirip duruyor. Her gün yepyeni bir fotoğraf çıkıveriyor karşına, bir gün başka bir kart ya da resim. Bu, bazen Adana’da  yıllar önce açılan bir ” Mektep” fotoğrafı oluyor, bazen de,  hiç görülmemiş davetiye veya kartvizit.

Ağzınız açık kalıyor, şaşıyorsunuz. İşte o an aklınıza, yepyeni bir fikir giriveriyor;  “nasıl da güzel olur, şunların hikayelerini yazmak” diye! Ancak, ne mümkün!

Ne hepsi sizin olabilir, ne de her birini takip etmek için vaktiniz !

Ancak, o fikir, hiç aklınızdan çıkmıyor. Hatta büyütüyorsunuz içten içe. Bir sergi diyorsunuz, bir sosyal tarih araştırması diyorsunuz. Hatta kendinizi tutamayıp, bir kitap diyorsunuz.

Dedik ya, ne mümkün!

Sonra bir açmaz içine düşüyorsunuz; ” ya sen bile bu kadar değişik ve ilginç  malzemeye şaşıyorsan, bir başkası ne yapmaz diyorsun?” kendi kendine.  Açmaz burada devreye giriyor, ” yahu yalnızca şaşan sizlersiniz, diğerlerinin böyle bir sorunları yok ki zaten !” deyip kalıyorsunuz.

Bizler mi şaşıyoruz, yalnızca bizler mi gerçekten?

O fotoğraf size başka bir şey söylemiyor mu? Ya o kağıt ? Hani, el yazısı bir mektup vardı, askerden yazılmış ! Hiç mi başka bir şey söylemiyor size ? Hani Gerede’de düzenlenen Çocuk Bayramı Şenlikleri, hani Edremit’te açılan  Köy Okulu, hani saçları toprakları uzanan gelinin damada sarıldığı düğün fotoğrafı, hani Kağıthane’de çekilen bir Nevruz Günü Kutlamaları !

Hatta hiç bir şeye benzemeyen bir nü fotoğraf, ya da çiğer satıcılarının kartı, Kayseri’den eski bir eczane. Ya da eski bir Ermeni Takvimi!

Nereye silah doğrulttuğu bilenmeyen bir asker, kalpaklı bir komutan!

Süleyman Nazif’in bir fotoğrafı, İsmail Hakkı Beyin el yazısı. Tevfik Fikret’in kendi çizimi! Süleymaniye, Harbiye, Hatay!

Cemal Reşit Rey’in Konser Davetiyesi, Şahbanu Sultan’ın Fotoğrafı, Balkan Harbinde Edirne, Şark Demiryolları Fotoğrafları, Hicaz’a Giden Alay !

Galiba yalnızca bizleriz, şaşıp kalan; arayıp, bulup, saklamak yetmiyor bize, bir de şaşmak kalıyor. Şaşmak.

Onun için çok önemsiyorum, her gün alınıp satılan , el değiştiren bu kültür varlıklarımızı; Kafkas Kitapevi’nin, Moda Mübadele’nin , Ephist Koleksiyon’un, Rodosto Koleksiyon’un, Pazar Mezat’ın ve  Gezegen Müzayede’nin  yaptıklarını. Bize, yepyeni bir eski sunuyorlar her zaman.

Görmediğimiz, bilmediğimiz dünyayı sunuyorlar. Eskiyi bulup getiriyorlar.

Hayat sunuyorlar.

Elbet bir gün, düşünüp, yapamadıklarım, birine de yol gösterecektir. Hikayeleri de dile gelecektir. İşte o zaman, şaşıp kalanlar yalnızca biz olmayacağız!

Comments


bottom of page