Büyük bir dost, çalışkan ve yaratıcı bir insandı Kadriye Fügen Çetiner.
Ama kendisiyle ilgili bilip – yaşadığım anılarım da çok azdı doğrusu. Eğitim amaçlı bir kaç toplantıdaki iştirak hallerimiz, biri benim Eskişehirdeki sergime iştiraki, biri o akşam ki Eskişehirde dostlarla birlikte yediğimiz akşam yemeği, bir başkası onun yönetiminde Cumhuriyet Gazetesi Sergi Salonunda açılan İsmail Hakkı Tonguç Sergisi, ofisinde bana Exxel öğretmeye çalıştığı bir gün, sonra İstanbul’da 2010 yılında açılan ve ikimizin de güya (!) ” Sergi Danışmanı” olduğumuz Köy Enstitüleri Sergisi, belki de sonuncusu Galip Gürler Kitabının tanıtım kokteylindeki konuşmalarımız.
Gerçi İstanbuldaki sergi sürecimiz hem 3 gün oluşu hem de eşlerimizinde birlikteliğinde olduğundan, birbirimizi daha çok tanımaya imkan yaratmıştı.
Gerçek bir dosttu. Gerçek bir eğitimci. Gerçek bir Köy Enstitüsü kültürünü yaşayan ve yaşatan.
Sergi bitiminde İstanbul’dan dönüş yolculuğunda , benim o ana kadar bilmediğim bir hatıramızı da dillendirmişti. Hatırlatmıştı.
Meğerse o anı , tarihi bilinmemekle birlikte ilk tanışmamız mış!
Meğerse yıllar önce Mustafa Aydoğan Hocamı tanıdığım günde ( Emek İşhanındaki Vakıf Binasında) yazılarımda tarif ettiğim ” o bir kaç kişiden” biri de kendisiymiş!
Kadere bakın, bir kaç ay önce yitirdiğimiz Mustafa AYDOĞAN hocam için hazırlanan ” Mustafa Aydoğan’a Armağan” başlıklı kitabı aldığım gün, bir başka büyüğümü toprağa veriyoruz.
Daha bir -bir buçuk ay önce telefonda söylediği ” Haldun Bey Vakıf’a da gel!” çağrısı, şimdi havada kaldı.
Gidemedim.
Işıklar sarsın onu!
Opmerkingen