Yaklaşık 36 yıl önce bugün/lerde geldim Ankara’ya. Yine bir Pazar Günüydü. Yine sıcak bir Eylül’dü hava. Yine bu saatlerdi işte; ikindiye yakın bir vakit.
Çok büyüktü Ankara, kocamandı. Bugünkü gibi ufacık değildi
Kalabalıktı o gün Ankara. Bugünkü gibi boş ve sessiz değildi.
Yürümekle bitmez di sokakları, caddeleri. Bitmedi de zaten. O gün “Eski Garaj” dan taksiye binip de, İçcebeci’de indiğimizde, dünyanın yolunun parasını istemişti taksici. Hikayesi ayrıca yazılır bu anının.
Hiç bilmezdim; Ankara’yı bu kadar seveceğimi. Tutacağımı, anlayacağımı.
Bugün 36 yıl öncesinin ilk anılarıyla yoğunum, doluyum.
Ankara’yı sevdiğimi söylediğim insanlar şahittir, bu tutkunluğuma. Ama 36 yıl önceki Ankara’yı yaşayarak ve bilerek.
Ulus’a, Kızılay’a.
Henüz Tunalı Hilmi Caddesi ve 17. Cadde yok iken, bilinmez iken. Henüz Arjantin Caddesi açılmamış iken.
O Ankara, Ankara idi zaten.
Şimdi ise Eski Ankara Fotoğrafları toplayarak, o özlemimizi sürdürebiliyoruz. O eski Ankara’yı ancak o zaman yaşıyabiliyoruz.
Ankara’yı o zaman yaşıyabiliyoruz. Bu günlerde çeşitli mezatlarda Eski Ankara Fotoğraflarının el değiştirmesine tanık olmak da işin bir başka boyutu. O hep gördüğümüz Eski Ankara’lar. Anıtlar, sokaklar, yapılar, resmi daireler ve insanlar. Ankaralılar.
Nasıl bir cazibeleri var bu fotoğrafların bir bilseniz! Eski kokuyor, Ankara kokuyor, tarih kokuyor.
Büyük Ankara kokuyor, güzel Ankara kokuyor.
Bilmem izin verirler mi eski dostlar, bu eski Ankaraları size göstermeye. Benim Ankara’ya gelişimin 36’ıncı yıl dönümünü anmaya! Beni Ankara’ya atan rüzgarın, bir tesadüf olmadığını anlatmaya. Ankara’yı Ankara yapan değerlerden birinin de, Ankara’yı seven ve bu sevgi için birşeyler yapan insanlar olduğunu göstermeye.
Eski Ankara Fotoğrafları, ne kadar çok şey hatırlatıyor bize. Bir de düşünün Eski Ankara hayatlarını.