top of page

Demirci’nin kartpostalları..


Yine mi kartpostal canım , demeyin sakın. Sakın aklınıza getirmeyin.

Meğerse ne kadar çok kartpostalı varmış Demirci’nin? Meğerse ne güzel resimlermiş onlar. Meğerse ne güzel bir şehrimiz varmış bizim. Ne güzel binalar, ne güzel sokaklar, ne güzel yollar, ne güzel otobüs duraklarımız  varmış. Ne güzel arabalarımız varmış.

Ne güzel insanlarımız varmış meğer!

Elime İzmir’in kitapçılarını dolaşırken geçti bu ikisi. Ne kadar güzeller.. İnanın baka baka doyamadım. Sarı sarı binalar, iki katlı, üç katlılar. Arada sırada da bir kaç kat daha fazlası olanlar var arasında.

Evlerin, dükkanların önlerinde kocaman kocaman ağaçlar. Yeşillikler içinde sokaklar. Akşam üzerileri çay içmeye gölge olacaklar her biri.O gölgeler, müşteri ağırlayan esnafın kurtarıcısı olacak.

Ya o güzelim arabalar. Murat ve Renault marka araçlar.Sarı, mavi, kırmızı, her renkteler. Çocukluğumuzun sokaklarının kahramanları her biri. Nasıl güzeller.

Belli yollar yapılıyor bir kez daha. Bir kez daha değişiyor kaldırımlar, parke taşları.Belki asfaltı tanıdık, onlar sayesinde ilk kez.Taşlar yığılmış bir köşeye, bitirilmeyi bekliyor.

Nasıl bayıldım, o otobüsü durağına. Üzerinde Sümerbank yazıyor. Sanırım, Sümerbank satış mağazasının tam karşısında duruyor. Yanında uzanan elektrik direğinin üzerinde ise armasını çoktan unuttuğumuz Ziraat Bankası reklamı asılı, nazire yapıyor.

Belediye otobüsü ise, yola gelişi güzel park etmiş diğer araçların arasından geçmeye çalışıyor, koca cüssesiyle. Kaldırımı kaldırılmış sokaklarda ise insanlarımız, arabaların yanından omuz omuza yürüyorlar, söyleşerek.

Ve resmin tam ortasında tüm heybeti ve güzelliğiyle Hacı Hasan Camii’nin minaresi uzanıyor.Sapa sağlam ve yüzyıllardır ayakta. Aslında Demirci’nin en eski sahibi. Demirci’nin en eskisi, en muhteşemi. En güzeli.

Bu iki farklı Demirci kartpostallarının, en ortak noktası ise, kartları adeta ikiye böler gibi, kalın bir ip üzerinde   bir lamba gibi asılı duran, Belediye hoparlörleri. Hani bazen apansız bağırarak sizin yüreğinizi hoplatıveren o  ses!  Çocukluğumuzun yaz günlerindeki, öğle uykularını bölüveren o sesin kahramanları.

Güzel resim bunlar. Güzel bir şehir var gördüklerimde. Çocukluğumun o güzel şehri var : Küçük, sıcak,hoş, masum,sade ve tanıdık.

Güzel bir hayat bu, kaygısız,elemsiz, kedersiz ve kavgasız.

***


Gelelim kartların kendine: Her iki kartpostalın üzerinde “Demirci” yazısı yer alıyor. Bildiğimiz kartpostal boyutlarında her biri; 15,7 x 10,6 cm.

Kartpostalın arka yüzünde, “Demirci” ifadesi yeniden yazılarak, devamında da ” Halı kentten görünüşü” diye bir ibareye yer verilmiş. Kartpostal,  Mahmut Camcı ( 1730 Cad. No. 7/A Karşıyaka-İzmir) adıyla ve adresiyle üretilmişler. Telefon numarası da 6 haneli olduğu için, 1970’li yılların içinde olmalıdır diye düşünülmelidir.

Kartın bu yüzünde bizi asıl şaşırtan ise, en alt satırda yer alan, ( Satış yeri: Kardeşler Matbaası) ifadesinin bulunmasıdır. Tanıtımlarını daha önceki yazılarımda yaptığım önceki kartpostallarda da olduğu gibi, bu kez de mahalli bir firmamızın dahilinde, satış imkanına yer verilmiş bulunmaktadır.

**

Bu iki kartpostalla birlikte, tanıttığım  Demirci kartpostalı sayısı da sekize çıkmış bulunmaktadır. Yani Demirci, sekiz kartpostallı bir kenttir artık. Sekiz renktir, sekiz hayattır. Sekiz  ses, sekiz dünyadır.

O güzel Demirci’yi her şeye rağmen çok özlüyor ve çok seviyorum. O masum yılları seviyorum. Küçük ve sarı boyalı evleri seviyorum. Balkona oturulup yemek yenen o günleri özlüyorum.Taşlı yollar üzerine serilmiş halıları, evlerden uzanan müzik seslerini, bahçesinden  meyve aşırdığımızda sesini yükseltmeyen insanları seviyorum. Belki bu yüzden de o kartpostalları seviyorum.

Comments


bottom of page