Bir çok alışkanlığımı, Öğretmen Okulu’ndan mezun oluşuma ve oradan aldığım eğitimime bağlarım. Onlardan biri de, son yıllara değin bayramlarda , seyranlarda ve yıl başlarında eşime- dostuma, hısım-akrabaya kartpostallar atmak, onların hal ve hatırlarını sormak, güzel temennilerde bulunmak idi. Çok uzun yıllar bu alışkanlığım çeşitli şekillerde evrilerek sürdü gitti. Kah Demirci’den, kah Ankara’dan.Ta ki, “ bu mertliğimizi bozan” cep telefonları ihya oluncaya kadar. Ne yazık!
Oysa nasıl bir heyecan ile taşar, günler öncesinden seçip beğendiğimiz kartlara özenli yazılarımızla benzer dilekleri yazma telaşı yaşardık. Bu telaşı, bir dönem Demirci’den sürdürür ve yaşar iken, sonraki dönemlerimizde yüksek tahsil için gittiğimiz Ankara’dan da sürdürdüğümüz, yaşattığımız hatta farklı boyutlar ilave ettiğimiz bir gerçektir.
Demircili günlerimizin kartpostalları küçücük bir kırtasiye dükkanından temin edilir ve muhtemelen de Demirci Kartpostalları seçilip, alınırdı. Öyle hatırlıyorum.
Kimi zaman da ev ödevi gibiydi, kartpostal üzerine kutlama yazıları yazılması. Mektup yazılması gibi, not alırdık öğretmenlerimizden. Yanlış mı hatırlıyorum?
Eşimin- dostumun, akrabalarımızın hemen hemen hepsi Demirci’de ikamet ettikleri için de , bir kaç adres dışında yazmakta zorluk çekerdim. Belki de çok uzaklara bir mektup, kartpostal yazmak ve göndermek adına, anne tarafımızdan akraba olan Hikmet Savcı abimize, o yıllarda öğrenim gördüğü Erzurum’a kartlar attığımı hatırlıyorum. Hiç birini almış mıydı acaba? Ya, gönderdiklerim Demirci Şehir Kartpostalları mıydı? Yoksa çiçek, kelebek mi?
Karpostal sevdam,kartpostallara yazma tutkum yıllar sonra Ankara’ya gittiğimde daha da canlandı ve büyüdü. Uzun yıllar boyunca eşime, dostuma ve artık uzaklarda kalmış anneme ve kardeşlerime hep kartpostallar attım. Bayramda, seyranda , başka bir kutlamada. Hatta, bayramlar için ya da okul tatile girdiği aralarda yola çıkıp geleceğimizi bildirmede, sınıfımızı geçtiğimizi müjdelemede. Mezun olduğumuzu, işe girdiğimizi söylemede. Kimbilir daha nelerde!
Hep Ankara kartpostalları gönderdim onlara. Renkli veya siyah-beyaz Ankara kartpostalları. Kızılay, Yenişehir, Gençlik Parkı, Cebeci, Ulus kartpostalları. Sanırım, çiçekli, kelebekli kartpostal devresi bitmişti benim için çoktan. Yeni bir kültür edinmiş, kentli olmanın basit gereği olarak şehrimize sahip çıkmayı öğrenmiştik yeniden. Anıtlar, dev binalar, güzel alanlar ve kültür merkezleriyle Ankara depolamıştık sevdiklerimize. Gezdiğim, yaşadığım, sevdiğim yerlerin kartpostallarını atmak hoşuma da gidiyordu doğrusu.
Şimdi o gönderdiğim kartpostalları geriye toplayabilsem, sanırım en zengin Ankara kartpostalları koleksiyonuna sahip olurdum. Değil mi? Ama nafile! Mümkün mü?
Mümkün olan başka bir şey var şimdi: Demirci Kartpostalları.
Elimde bir kaç tane Demirci Kartpostalı var. Demirci’den gönderilmiş – atılmış, veya Demirci’deki bir adrese gelmiş Demirci Kartpostalları.
Demirci’den gönderilmiş ve böylelikle başka bir şehire teslim edilmiş olan Demirci Kartpostalları çok mantıklı, ancak Akhisar, Ödemiş veya İzmir’den, Demircideki bazı adreslere gönderilmiş olan Demirci Kartpostallarının hikayesi, biraz anlaşılmazdır. Onları anlamaya ihtiyacımız vardır.
Doğrusu, ben hayatımda hiç, Ankara’dan eşime dostuma, özellikle de Demircideki yakınlarıma, Demirci Kartpostalı gönderme ihtiyacı duymadım. Dahası, oralarda Demirci Kartpostallarının satıldığını da görmedim.
Elimdeki bu kartpostalların, yani başka yerlerden Demirci’ye gönderilmiş Demirci Resimli Kartpostalların, farklı hikayeleri olsa gerek! Ya da benim bilmediğim bir başka incelik!
Anlamadığım husus, Akhisar’da, Ödemiş’te veya İzmir’de, Demirci Kartpostalları niye satılsın ki? Haydi satıldı diyelim, ben niye alıp da onları Demirci’deki bir yarenime göndereyim ? Öyle değil mi?
Elbette, elimdeki bu malzemenin hikayesi de bir gün aydınlanacaktır, zamanı var, bekleyecektir.Birileri bana birşeyler söyleyecektir. Doğrusunu söylemek gerekirse benim için asıl olanın da , bu hikayenin çözülmesidir.
Yoksa birileri, zamanında gelip avuçlar dolusu Demirci Kartpostallarını alıp giderek, memleket özlemlerini bu kartpostalları bayramda- seyranda eşine dostuna göndererek mi çıkarmıştır? Mümkün müdür? Her görüşte hasret gidermek, akıla anne- baba, çoluk-çocuk gelmek?
Belki mümkündür.
Kartpostal deyip geçmeyin, kentli olmanın, kent olmanın ilk adımlarından biridir, kartpostalı olmak. Demirci’nin de topu topu yalnızca 3 adet kartpostalı olmuştur bugüne değin. Ya da benim arşivim onu söylemektedir. Kartpostal devri de bitince, yenilerini bulmak, yerine yeni bir kartpostal koymak da mümkün değildir artık.
Demirci, tarihte 3 adet renkli kartpostalı olan kent ünvanıyla başbaşa kalacaktır. Üç kartpostallı Demirci.
O ünvan için de zamanında ne mücadele verilmiştir şimdi onu incelemeliyiz.
Ne yazık ki elimizde net bir şekilde döneme ait bilgiler olmamakla birlikte, her üç kartpostal da 1970 li yılların ürünüdürler. O yılların en büyük kartpostal firmaları olan, İstanbul menşeli “Keskin Color” ve İzmir menşeli “Ticaret Kartpostalları” adli firmalar tarafından üretilmişlerdir.
Keskin Color Firması, kart üzerinde “ Demirci” ismi bulunmayan ve arkasında “ Demirci- Türkiye, Hamızlıktan şehre bir bakış” lafzı bulunan kartı basmıştır. Bu lafzın altında ayrıca İngilizce, Fransızca ve Almanca “ genel görünüm” ifadesini karşılayan kelimeler ardarda sıralanmış bulunmaktadır.
Ticaret Kartpostalları ise, ikisinin ön yüzünde de Türk Bayrağıyla birlikte “ Demirci” logosu yazan kartları basmıştır ki, birinin arka yüzünde yalnızca “ Demirci” lafzı bulunurken ve hemen hemen ilk kartpostalla aynı mevkiden görüntülenmişken diğerinde, “ Öğretmen Okulu ve Demirciden Muhtelif Görünüş- Demirci ”lafzı yer almaktadır. Bu bilgi bize aynı zamanda, kartpostalcılık literatüründe “ parçalı” olarak ifade edilen 3 ayrı görüntünün tek kart üzerinde oluşunu ifade etmektedir. En üstte, Öğretmen Okulunun bir resmi, altta ise iki parçada , Öğretmen Okuluna uzanan yol ile çarşının kısmen üstten görülen bir görüntüsü yer almaktadır.
Kartların arka yüzleri daha önemli detayları ortaya koymaktadır. Her bir kartın kullanılmış ve üzerleri kutlama mesajları içeren yazılar ile donatılmış aolduğuna bakılmaksızın incelendiğinde, Keskin Color Firmasına ait kartpostalın , satış için, “ H.A ve A.S.B Oku Kitapevi, Simav Caddesi No 17, Tel 223- Demirci” adresindeki bir firmayı işaretlediği görülmektedir.
Keza, Ticaret Kartpostalları Firması tarafından basılan diğer iki kartpostalın arkasında da “ Akdemir Ticaret Birlik, Birlik Caddesi No 1 Demirci” adresi işaretlenmektedir. İlginç olan diğer husus, parçalı kartpostalın bu adresinde telefon numarası yer almaz iken, ikinci kartpostalda “ Tel :110” olarak belirtilmiştir.
Bu yolculuktan edineceğimiz ilk bilginin, elimizdeki kartpostallar içinde en eskisinin, üzerinde Öğretmen Okulu resminin de olduğu parçalı kartpostalın olma ihtimalidir. Çünkü , henüz telefonlar yoktur ve henüz Öğretmen Okulu Öğrencileri dışında kartpostal kullanacak potansiyel de mevcut değildir sanki !
Edinmemiz gereken ikinci bilgi ise, hemen hemen aynı yıllarda ( çünkü her iki Demirci Firmasının da telefon numaraları haneleri 3 basamaklıdır ) farklı kırtasiye ve kitapevi dükkanları, Demirci kartpostalı bastırma ihtiyacı duymuşlardır.
Edinmemiz gereken üçüncü bilgi, o yıllarda Demirci ‘de biri “ Akdemir Kırtasiye” diğeri de her ne kadar önündeki rumuz harfleri sökemesek de “Oku Kitapevi” olmak üzere en az iki kırtasiye- kitapevi bulunmaktadır.
Ve bu iki ticari işletmenin girişimleri, her ne kadar ticari amaçlı bir girişim de olsa dahi, bugün geriye dönüp bakıldığında, Demirci Kültürüne ait bir kaç sayfaya imza attıkları ortadadır.
Kendi aralarında bir rekabet olduğu, daha fazla kartpostal satma kaygıları güttükleri aşikardır. Ne yazık ki hangi karttan ne kadar bastırıldığı veya satıldığı konusunda bir bilgimiz de bugün mevcut değildir.Genel bir bilgi olarak, hiç bir kartpostalın 1000 adetten daha az basılamayacağını biliyor olmak da, bize yeni bir şey söylememektedir. Ama inanın, o kartpostalların kaçar adet basılmış ve satılmış olabileceklerine dair bir bilgiye sahip olmak, gerçekten gönlümüzü okşayabilirdi. Ne yazık ki, yok!
Kaç kuruşa satılmış olmalıdırlar? Maalesef o bilgi de yoktur.
Kimbilir hangimiz, hangi kartpostalları kaçar defa alıp, postahaneye götürüp, postaladık. Kimbilir, nasıl sevinçlerimizi ve mutluluklarımızı yazdık. Kimbilir hangi özlemlerimizi! Kimbilir gizli- saklı ne sırlar paylaştık!
Şimdi kimin elinde ne kadarı var bu kartpostalların? Bundan sonra o kartpostallara bir şeyler yazılır mı daha? Ne yazılır, nice yazılır? Saklanır mı, atılır mı? Bulunur mu?
Artık tek tük kaldılar insanların elinde. İşte bir kaçı bizim gibi koleksiyoncuların elinde şimdi. Nereye kadar saklanır, ne zamana kadar? Bilinmez. Belki kıyıda köşede bizim dışımızda hala birileri bu kartpostalları toplama sevdasındadır. Bulunur mu?
Yitip, tükendiler.
O, doğup büyüdüğüm küçücük kent; kartpostallardan bakınca, uzaklardan muhteşem hala.Minareler, tarif etmek için hemen ilk elde sayılıveriyor. Sonra o kocaman binalar. Kiminde futbol sahası sapsarı, kiminde hayvan pazarı hala dedemin arsası. Deprem evleri, kiminde en üst perdede, kiminde her yer bağlık, ağaçlık. Kiminde toprak bir yol uzanır önünde uzun- ince , biricik Salihli- İzmir yolumuzdur. Medeniyettir. Toz- duman her yer, taşlı ve çukur. Gelincikler süsler kimi yerleri, kimi yerler bozkırdır sapsarı. Belli ki , o çamlar daha yeni dikilmiştir.Yollar arnavut taşlarına teslim. Ve hala jipler var sokaklarında. Şehirden yukarıya doğru baktığında, ilerde Öğretmen Okulu görünmekte henüz. İki öğrenci pervasız günlerinde sakin sakin şehire inmekte. Dağlar hep aynı. Sırt sırta.
Henüz top sahasının altı pek keşfedilmemiş, şehir içindeki yeşillikler mi azalmış ne?
Niye almıyorum sokaklarında o ayva kokusunu! Fırından henüz çıkmış ekmek kokusunu! Ama niye! Leblebi kokmaz mı kartpostallar? Uzaktan burnunuza gelmez mi hiç Kınçıların Fırınından çıkmış güveç kokusu.Garip!
Ama nerden bakarsan bak, Demirci hep biraz eksik. Bir yaka var, diğer yaka hiç yok.
Bu Kurban Bayramında çocuklarla Demirci’nin öteki yakasını yakalamaya çıktık aslında. Ama yine aynı yakada kaldık. Yakalandık!
Hamızlık nire? Biz nerdeyiz?
Elimizde Ticaret Kartpostalları Firmasının bastığı kartpostalla dolaştık. Kartpostalın çekildiği o günkü noktayı bulmaya çalıştık uzun süre.Bir kaç harici yardım ile bulduk o noktayı. Tam da o yeri.
Yaklaşık kırk yıl aradan sonra deklanşöre farklı insanlar bastı, aynı yerden. Bizim Demirci hakkında kanaatlerimiz farklı elbette. Sıra kırkyıldır içinde yaşayanlarda. Kanaatleri onlar şekillendirecek şimdi. Demirci büyüdü diyecekler, Demirci gelişti diyecekler, Demirci muhteşem diyecekler.Demirci bizim diyecekler.
Oysa, Demirci, hep Demirci kalacak.
Comments