Masamızın üzerindeydi, dün akşam boyları bir karışı aşmış semenilerimiz. Yemyeşil filizlerine karıştı, kırmızı kurdelasıyla. Soframızın değil yalnızca, evimizin içiydi, her yeriydi. İlk kez bir çimen kokusu sardı içimizi. İçimizdeydi.
Serüvenlerine Şubat ayının son gününde başlamış tohumlar, tahminimiz gibi tam da bu gün için boyverdiler. Yemyeşil ve dipdiri. Yeşilin en güzeli.
Yıllardır yapmaya çalıştığımızı bir geleneğin akşamıydı dün akşam yemeğimiz. Dostlarımızla birlikte, semeninin etrafında.
Farsilerin Heftin Sin’i bizim soframızda, Sittin Elifba’ya uzanmıştı adeta. Her harfden çeşitli yiyecek ve kuru yemişlerle büyümüştü soframız. Çocukluğumuzun ille de 40 çeşiti bulması gereken ” Halil İbrahim Sofraları” gibi. Çocuklar gibi saydık herbirimiz ayrı ayrı, geçti mi geçmedi mi diye sayısı.
Nerdeyse Sittin’i de aşmıştık, u
fak tefek eklemelerle.
Dün akşam başlattığımız Nevruz, bugün sabahın ilk ışıklarıyla doğaya da erişecek. Gören gözler, bugün toprakta yeni boylar görecek. Yeni canlar, yeni renkler görecek. Yeni kokular alacak, yeni dokular bulacak.
Her yer bugün Nevruz olacak.
Comentarios