top of page

Bir Yılbaşı Hikayesi-2

Evin üst katındaki sessizlik ve sakinlik ona yeniden bir güç verdi. En büyük güvenci hem bu sessizlik , hem de yukarıya gelebilecek kişilerin tahta merdivenlerde çıkaracakları ayak sesleriydi. Ya da birbirlerine sesleniyor olabilecekleriydi. Öyle ya bu evde insanların birbirlerine seslenmeleri hiç bitmezdi.

Evin en büyüğü olan Babaanne dahi, hayatı boyunca sahip olduğu sessiz ve pek konuşmayan karakterine rağmen, merdiven iniş çıkışlarında asla sessiz kalamazdı. Aslında bu bir türlü  “ben geliyorum, derlenin” anlamında bir uyarı sesliliği idi.

Hala gelen giden yoktu ve bu hal onun  en çok aradığı vakitti.

İrkilmesi, heyecanı, korkusu son bulmalıydı.  Bu işler için kendine bir vakit yaratmalıydı. Ne var ki, ne heyecanı yatışıyor, ne de korkusu hemencecik gidiveriyordu.  Bir ayna bulmalıydı. Sergen olarak kullanılan bir dolabın içine yerleştirilmiş el aynası işini görebilirdi. Baktığı aynadaki kapkara yüz ve eller, onu biraz daha korkuttu.

Nasıl temizlenebilirdi ki? Eller, yüzler, akşam için şimdiden  giyilmiş ama üstü bir hayli pisletilmiş gömlek kolları ve kazak! Korkusu daha da büyüdü.

O an aklına telefon geldi. Bir de kapı. Her ikisinin çalıvermesi herşeyin sonu olabilirdi. Onunyukarıda olduğu bilindiğinden, cevap vermesi gereken kişinin kendisi olduğunu biliyordu. Ama bu yüzle mi cevap verip, kapı açabilecekti?

Önce telefona koştu, ahizeyi kaldırıp, meşgule düşürdü. Sonra da kapının kilitini çevirip, kapıyı aralık bıraktı.  Artık hızlıca hareket edip, yaşadıklarının etkisinden kurtulmalıydı. Lavaboya gidip elini yüzünü yıkamayı düşündü. Ama ya üstündekiler ne olacaktı? Onlara ne yapabilirdi ki?

Sonra hem korku hem heyecan onu yeni bir his içine itiverdi. Gözleri dolu dolu olmuştu. Sessizce ağlamaya başladı. Sezsizce ağlıyor, bir yandan da kendine mazeretler yaratmanın yollarını arıyordu. Ama tavan arasında yaşadıkları, onun aklının doğru dürüst çalışmasını da engelliyordu.

Artık sırları çözmenin son kademesine gelmiş olmanın sıkıntısı da basmıştı kendisini. Nasıl açıklayacaktı? Neler söyleyecekti?

Bir kaç saaat sonra başlayacak Yeni Yıl Akşam yemeğinde, tüm aile ve konuklar sofra başında iken onların yüzüne nasıl bakacaktı?

Ağlama sesleri gittikçe artıyordu.Henüz hıçkırıklara boğulmamıştı ama artık aşağıdan duyulabilme sınırına gelmişti. İşte tam o sırada açık bırakılan kapının zili çaldı.

İyice korktu. Saklanmak istedi. Yapamadı.Kapıya yöneldi, kapının buzlu camının arkasındaki silüeti görüyor ama geleni seçemiyordu. Gitmeliydi.

Aşağıdan bir ses duyuldu.

– Kim o bir bak!

Sesin kendine bir emir olduğu çok aşikardı. Bakmalıydı. Üstü başı, eli yüzü kapkara tozlar içinde bir çocuk, kapıya bakmalıydı.

Gözlerini o pis elleriyle bir daha sildi. Kapıya yürüdü. Açtı.

İşte o an ne anlama geldiği bilinmeyen bir kaç kelime edip,  yere düştü. Yüzü elleriyle bir kez daha buluştu. Korkudan yüzünü kapadı. Üstünden simsiyah bir göz yaşı aktı.


Comments


bottom of page