Bundan yaklaşık 21 ay önce yazdığım aşağıdaki yazım, bu günlerde bana yeni duygular yaşatıyor.
Elbette her 27 Aralık’larda Atatürk Ankara’da olacaktır yine. Yine şehir onu karşılayacaktır. Yine kucak açacak, medet umacaktır. Ankara hemşehrisini aryacak ve bulacaktır.
Ona şüphe yok.
Ama yaklaşık 21 ay önce yazıp da paylaştığım görüşlerimin tazeliği arasında, yapamadıklarımıza hüzünleniyorum.
Yapılmasını öngördüğüm Fotoğraf Sergilerinin bir kaçını izleme şansımız olacak, bu yönüyle seviniyorum. Her ne kadar tek bir organizasyon altında yapamayı becerememiş isek de. Kişilerin ve kurumların farklı farklı mekanlarda açacakları sergiler dışında, daha zengin ve görsel bir malzemeyle tek bir organizasyonlu sergi açabilmek mümkün olmadı yine.
Oysa bu günün asıl sahibi kimdir? Ankarayı kim temsil eder?
Hala bir kitapçık basıp dağıtamadık, geçen yıl Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 90’ıncı yıl hatırasına. Gelecek kuşakların kütüphanelerine taptaze bir ruh bırakamadık. Yepyeni bir iz bırakamadık. Bilinmedik bir resim bırakamadık.
Adı üstünde 90’ıncı yılın ruhunu yaşatamadık. Oysa 90 yıldan daha eski neyi var ki bu Cumhuriyetin? Başka neyi ile anarız ki bu Cumhuriyetin ve Devletin daha eskice bir şeyini?
Olmadı.
Sanırım bu yılda olmayacak. Çok değil 15- 20 sayfalık , resimli, küçük bir el kitabı yapamadık. ” Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin 91. Yılı Anısına” adlı bir kitapçık yapamadık.
Yaklaşık 3 yıl önce verdiğim öneri de, bir köşelerde hala durmakta, hala bir cevap beklemektedir. Umarım cevap mutlaka gelecektir!
Önemli olan, millete yeni heyacanlar yaratabilmektir. Atatürk’ün Ankara’ya Gelişinin temsili kutlamaları hala heyacan yaratabilmekteyse mesele yoktur.
Bari bu heyacanı, gelecek kuşaklara bırakabilsek.
Comments