Aşağıdaki mektubun ne kadar doğru olduğu hakkında kesin bir malumatım ne yazık ki yoktur. Belgesini, fotoğrafını görmüş değilim. Belki bir ellerde, gizli yerlerde saklı duruyordur kim bilir! Eski bir kaynakta yayınlanmış görünce aktarmak istedim. Köy Enstitüleri sürecinde yaşananlara ışık tutması açısından önemli bir yazıdır.
Yoksa, böylesine içten duygularla yazılmış milyonlarca evlat-ana mektuplarının yazılacağı bir coğrafyada olduğumuzu unutmuş değilim. H.C
Akpınar Köyü
10/ 7/ 1936
Oğlum;
Mektubunu aldım. Sözlerin yüreğimi kabarttı. Dayanamadım . Ağladım oğlum.
Askerliğin sana yakıştığını, subayının senden hoşnut kaldığını yazıyorsun. Doğrusu çok sevindim. Var ol oğlum. Emdiğin süt helal olsun. Öğretmen bile mektubunu okurken yüzü gülüyordu. Durdu durdu da şöyle dedi:
-Ana senin oğlun yerineyim, ver elini öpeyim. Yılmaz’ı bilirim. Kabadayı delikanlıdır. Bak ne mutlu sana, subayının da gözüne girmiş. Beni de eksik olmasın unutmamış. Hey gidi gözünü sevdiğim Yılmaz!
Oğlum, giderken Dayıngilin Tosun’la konuşmuşsun. Harmanda bana yardım etsin diye. Sağ olsun her gün gelir. Nasılsın der oğlan. Ama geçen gün hani Köy Kurulundan Hasan Çavuş var ya o dolaştı beni, biz seni yalnız koymayız koca köyde, imeci ile iki günde kaldırırız harmanı dedi. Hem de laf arasında “ söyle oğlana bizi de selamdan unutmasın” diye yarenlik etti.
Babanı sorarsan azıcık son günlerde iyileşti. “ Kalksam da Çatalkaya’daki tarlayı sürsem “ diyor. Çok özlemiş seni.
Oğlum iki gün önce buraya hükümetten bazı adamlar geldi. Askerlikte çok iyi çalışarak okuma yazma öğrenmiş çavuş olmuş delikanlıları sordular. Köylere Eğitmen yapacaklarmış.
Bizim muhtar “çok iyi iş” dedi.Bak, aç canını, uyandır gözünü sana o kadar söylerim oğlum.
Burdan Koca Memiş, Bayram Çavuş, Dayıngil, Öğretmen Nuri, Muhtar, bütün konu komşu selam ederler. Ben ve baban gözlerinden öper, mektubunu bekleriz oğlum.
Anan
Nesibe
Comments